Saati 2015 yılının mayıs ayında bir internet sitesinden resmi ithalatçı güvencesi ile aldım. J kodlu, Japonya üretimi bir saat, zaten bunu İsviçreli saat firmalarına benzer bir şekilde her yerinde "Made in Japan" yazıları ile görüyorsunuz. Saat, Seiko'nun bilindik yastıklı karton kutusunda, resmi italatçı belgelerini de içerecek şekilde geliyor. Diğer Seiko 5'lerden tek farkı sanırım, "Made in Japan" yazısının olduğu ilave etiketler içermesi.
Saati satın almadan önce en büyük korkum dakiklikti, çünkü forumda da gördüğüm üzere genelde Seiko 5'lerin dakikliğinin düşük olduğundan filan dem vurulur ve İsviçre saatleri de ayrıca bir övülürdü. Tabii ki bende ekonomik durumum çerçevesinde anca bir Seiko 5'e ulaşabildiğim için bu saati satın aldım, daha üst gelir grubunda olup daha iyi bir saate sahip olmak tabii ki isterdim. Neyse, asıl konuya dönelim


Seiko 5'in bu modeli genel anlamda klasik military çizgilerinde, pasolu (vidalı) tepeye sahip değil. 2 parçalı naylon bir kordona sahip ki ben orjinal kordonunu kullanım sürem boyunca hiç sevmedim ve çıkartıp aynı tarzda daha yumuşak naylon bir kayış taktım. Orjinal kayışı kaliteli fakat çok sert yapıda ve bazen bileklerinizi acıtabiliyor. Koku yapmaya da daha yatkın. Bütün Seiko 5'ler gibi hardlex cama sahip, hardlex cam bence başarılı, plastik Casio mika camları gibi kolaylıkla çizilmiyor fakat çok sert darbelerde ufak parça kopmaları olabiliyor. Benim saatimde de mutfak mermerine çarpmamdan ötürü çizikten ziyade bir girinti oluşmuştu. Kadran, "military" formata uygun bir şekilde yeşil zemin, beyaz rakam/indis kontrastını içeriyor. Fosforları büyük ve oldukça başarılı, gece boyunca saati çok rahatlıkla okuyabiliyorsunuz, hatta bunda böyle fosfor varsa, pahalı saatlerde kim bilir nasıldır dediğim 2. unsur da budur.
Yukarıda da bahsettiğim şekilde saatin kurma kolu vidalı değil, 100m su geçirmezlik belirtilmiş. Kullandığım süre boyunca su geçirmezlik konusunda hiç bir sorun yaşamadım, duş aldım, denize de girdim. Kordonu yaz aylarında koku yaptığı için saati çıkarmadan sabunla sıklıkla yıkadım ve hiç bir sorun oluşmadı. Ta ki 2020 senesine kadar (5. yılında) bir gün kurma kolunun zor çevrildiğini fark ettim, saati zoraki ayarladım ve bu şekilde kullanmaya devam ettim. Tabii ki saatle duş, deniz ve sabunla yıkama aktiviteleri de tam gaz devam etti. Bir süre sonra saatte buhar oluştuğunu görmemle bir şeylerin ters gittiğini anladım, muhtemelen kurma kolunda sorun oluşmuş ve saat su almaya başlamıştı. Su aldıktan sonra o mükemmel dakikliği de kayboldu, bazen saatlerce geri kalıyordu. Kullanılamayacak kadar kötüydü dakikliği yani. Fosforları da dağılmaya başladı, sanırım, macun gibi suda çözünen bir çeşit boya bu fosforlar. Kuşadası'nda yazlıkta evden çalıştığım için saati İzmir'de bir saatçiye de götüremedim, malum pandeminin en yoğun zamanlarıydı o sıralar.
Pandemiyi bir kenara atıp İzmir'de, kendisini yerel basından da bildiğim Pamukoğlu Saat'e ulaştım. Feti Pamukoğlu Bey, bu saatle denize girdiğimi söyleyince, önce babam gibi beni tatlı sert azarladı



Ve bu saati ömür boyu kullanmayı planlıyorum, benim karakterimi çok iyi yansıtıyor; doğal, sade ve basit ama şık; kromaj,nikelaj,altın,maltın yok, yani görgüsüzlük yok, sadece yeşil, doğa yeşili



