papillon-35 » 02 Haz 2010, 14:11
ZAMAN - MEKAN - SAAT ÜZERİNE
Zaman nedir? Hiç düşündünüz mü? Yine de siz siz olun, düşünmemeye devam edin. Zira üzerinde düşünülmediğinde zamanın ne olduğunu bilir anlarız, ama zamanın ne olduğu üzerinde, düşünmeye başladığımızda ise zamanı bilmediğimizi anlarız.
Aslında hepimiz biliriz, zamanı algılarız, hissederiz ama tarif etmekte zorlanırız. Zaman keşfi tam yapılamamış sır olma özelliği süren bir olgu. Birçok bilim adamı ve düşünürün konu hakkında farklı şeyler söylemesi bunun en iyi kanıtı. Gelin biz bu olayı basite indirgeyerek, zamanı “zaman doğru çalışan bir SAATİN ölçtüğü şeydir” diye tanımlayalım.Ah keşke her şey bu kadar basit olsaydı.O Saatler deyilmidir ki çıkardıkları tik-tak sesleriyle zamanı öğüten.Mutlu-mutsuz bir çok olayımıza tanıklık eden.Kimi zaman geçmek bilmezler kimi zaman nasıl geçtiği bilinmez.Felsefeci zamanı değişim ölçüsü olarak görmüş,fizikçi ise zamanı düzgün ve değişmeden akan bir nehire benzetmiş,kuantum’cular ise zamanı bir boyut ekleyerek uzay-zaman boyutuyla anlamaya ve anlatmayı seçmişler.uzay-zaman-hız üçlemesi ile kendisi değişim olmayan zamanın ,değişebileceğini dünyada geçen zaman ile uzayda geçen zamanın yüksek hıza bağlı farklılık gösterebileceğini deney ve gözlemlerle ispatlamışlardır.Zamanı ölçen saatleri ilk olarak insan oğlu MÖ 3500 ‘lerde kullanmaya başlamışlar.Ancak bana göre ilk saat kainatın yaratılmasıyla yani güneş’in varlığı kadar eskidir.zamanın olmadığı bir kainatın pek bir anlamı olmayacaktı bundandır ki yüce yaratan onuda düşünmüş ve güneşi oraya asmış.ancak güneş saati mevsimlere göre çok esneklik göstermesi battığında gece olduğunda zamanı ölçmede yaşanılan sıkıntılar su saatinin kullanılmasını gerektirmiştir.Fakat soğuk bölgelerde suyun akışkanlığının azalması akma hızının sabitlenmesinde yaşanan sıkıntılar kum saatinin doğmasına neden olmuştur.Yapılan ibadetlerin zamana bağlı olması Mekanik saatlerin din adamları tarafından geliştirilmesinde önemli katkıları olmuştur.Galileo kilisede bir ayin sırasında tavanda sallanan lambadan esinlenerek sarkacı bulması neticesinde saatlere dakika ve saniye kolları eklenlenmesine olanak kılmış ve saatlerin ölçme hassasiyetindeki hata payı 10 saniyenin altına indirilmiş .Ancak 1670 li yılların sonuna gelinmiş olmasına rağmen hala saatler zamanı karada farklı denizde farklı ölçüyorlardı.Bu sorunda yay mekanizmasının bulunmasıyla giderilmiş ti ancak hala saatler insanların yanlarında taşıyamayacakları kadar kocamandı.Balans yayının geliştirilmesi sarkaçlı salınımlı saatlerden vazgeçilmesine taşınabilir cep saatlerinin keşfini ve geliştirilmesine olanak tanımıştır.Böylelikle saatler kolda ve cepte taşınabiyordu.Ancak kol saatleri çıktığı ilk yıllarda yalnızca bayanların narin kollarını süslüyordu.1.Dünya savaşı yıllarında artık erkeklerin kollarında da kullanılması yaygınlaşmıştı.Her şey 1920 yılında kuvars kristalli saatin bulunması ile son buluyordu.Gerçi zamanın ölçülmesinde bi çığır açılmıştı ama bu yenilik kurmalı saatlerin zaman içersinde sonunu getirecek bir gelişmeydi.Hoş gerçi bu saatlerde zamana tanıklık ediyorlardı ama bu tanıklık “sessiz bir tanıklık”idi.artık yeni doğan bebekler saatin tik tak’larını bilmeden-duymadan büyüyeceklerdi.Bu tabiki bizim için çok da kabul edilebilir bir durum deyildi.Bu duruma karşı savaşmalı direnmeliydik.işte böyle başladı saat biriktirme saate gönül verme hikayem.
Wednesday,2 June
1:45:18 pm
(GMT + 3:00)
İZMİR