Rolex GMT Master II 126710 BLRO (Pepsi)

[haylo]

Konu hakkında yardımcı olamayacağım ama. Acaba Rolex bilerek mi üretim bandını genişletmiyor ya da geliştirmiyor? Lüks tüketime yönelim bu kadar artmışken politikası tartışılır geliyor bana.

Yani bunu daha önceleri bir başka Rolex mağazasında ben de sormuştum. Adam da şöyle cevaplamıştı. Rolex yönetimi istese çalışanların çoğunu ve üretim bandını Pepsi/Hulk/Daytona artık zor bulunan hangi saat varsa (o dönem hulk hala üretimdeydi) ona kaydırabilir. Ama bu sefer de nispeten kolay erişilebilir olacağı için marka algısı zarar görür diye yapmıyor demişti.

[haylo]

Arkadaşlar selamlar. Bu saati uzun zamandır arıyorum. Hatta geçen sene yine burada OP39 danıştığım zamandan önce bile soruşturuyordum ama çok üstüne düşmemiştim. Neredeyse bir yıla yaklaştı. Türkiye’de aramadığım bayi kalmadı. Ve bu geçen süreçte birkaç ay arayla tekrar aradım bayileri, saati bulmayı bırakın bekleme listesine dahi almıyorlar. Buradan daha önde alışveriş yaptığım Rolex bayisine gittim adamlar umursamadı bile. Aynen şöyle bir diyalog geçti aramızda:
+Ben: Merhaba, ben Rolex GMT Master Pepsi arıyorum yardımcı olabilir misiniz ?
-Bayi çalışanı: kusura bakmayın mümkün değil saat çok popüler, korona falan da var iyice zorlaştı bulmak.
+Peki ne yapabiliriz ?
-Hiçbir şey yapamayız çünkü biz de bilmiyoruz ne olacak
+O zaman bekleme listesine ekler misiniz beni?
- Maalesef bekleme listemiz yok
+Peki o zaman ben saatin stoklarınızda olup olmadığını nasıl öğrenebilirim, telefonla falan bilgi verir misiniz ?
- Maalesef telefonda stok bilgisi veremiyoruz, ara ara uğrayın isterseniz
+ Ee peki mesela ben geldim diyelim şansa o gün saat mağazanızda var, alabilirim değil mi?
- Hayır efendim, iki yıldır bekleyen var bu saati, onlara öncelik veriyoruz.
+ Ama biraz önce bekleme listemiz yok almıyoruz demiştiniz, şimdi iki yıldır bekleyen var onlara öncelik veriyoruz diyorsunuz
- Evet bekleme listemiz yok

Şu bir dakikalık sohbette resmen bana yardımcı olmamak için elinden geleni yaptığını hissettim adamın. Neden bilmiyorum. Halbuki daha önce buradan saat de almıştım.
Ama şunu iyi biliyorum ki bir tanıdık veya eş dost birisi olsa bulmak daha kolay çünkü şahit oldum böyle bir olaya. Bana saat aylardır yok diyen, beni listeye bile almayan bayi birkaç ay içerisinde bir tanıdığıma bu modeli sattı.
Ben de foruma danışayım dedim. Belki aramızdan birisi yardımcı olabilir, kim bilir belki nazının geçeceği birisi vardır.
Açıkçası böyle bir işte daha beni tanımadan kim neden kredisini benim için kullansın ki diye düşündüm, ama yine de yardım gelirse forumdan gelir diye paylaşmaktayım. Bayi fiyatının 1,5-2 katına satanları önermenize gerek yok. Saatin üretimi devam ederken ikinci eline sıfırının 2 katı fiyat veremem.
Bu zamana kadar kendi imkanlarımla araştırdım yok arkadaş ülkemizde torpil olmadan saat bile alınamıyor.
Belki bana ve benzer durumdaki arkadaşlara bir yol gösterirsiniz umuduyla yazıyorum.

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Güncel durumda imkansız maalesef.
Pepsi almıyorsunuz aslında, bayi size 6000 eur jest yapıyor.

Bayi şunu düşünüyor, ben 6000 eur kime jest yapayım?

1-Benden en çok alış verişi olana,
2-pepsi yanında yüklü alım yapacak alıcıya,
3-gerçekten saati satmayacağına emin olduğu dostuna, ünlüye vs vs

Kısır bir döngü anlayacağınız.

SM-G985F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

6000€ jest yapma konusunda haklısınız. Geçen aylarda aynı durum arabalar için de geçerliydi. İkinci eli sıfırından pahalıydı, bayiler de vatandaştan çok toplu alım yapan galericilere veriyordu araçları. Örneğin BMW 4 serisi daha ülkeye girmedi dedikleri zaman galericiler satışına başlamıştı bile. İşte burada ben 3. maddede yazdığınız hususa katılmıyorum. Ben birey olarak herhangi bir satıcıdan daha fazla saati asla alamam. Bence Rolex bayileri son kullanıcının kim olduğuna değil de en çok kimin alışveriş yaptığına bakıyor. Bu da sizin 1. maddede söylediğiniz zaten. Çünkü ben birkaç tane saat almak isterim ve muhtemelen hepsi popüler saatler olur, ancak bir satıcı aylardır vitrinde duran saati de alıyor işte bu da sizin 2. madde.
Söylediklerinizin çoğuna katılıyorum, ancak her ne kadar Rolex bayileri bize öyle söylese de, saati aldıktan sonra satıp satmamamızla pek ilgilenmiyor. Hatta işlerine bile geliyordur saatin grey markette daha pahalı olması. Patek böyle yapıyor, AP böyle yapıyor neden biz de yapmayalım demiş olabilirler. Ama bu ayrı bir başlığın konusu tabi

[Umutt]

Her Rolex konusu gibi bu konu da uzar gider..

Ben şahsen Rolex in, iktisat derslerinde anlatılmayı hak edecek kadar iyi yönetildiğini düşünüyorum. Enderlik prensibi, burada konuştuğumuz hadise. Bir ürünün az üretildiği ölçüde, kullanıcısının gözünde değerli olması ve daha çok talep edilmesi..

Kendi sıcak haddehanesi olan, kendi kimya laboratuvarı olan; ham altını, çeliği, tamamen kendi bünyesinde işleyip tam mamul haline getiren, dev bir üretim organizasyonundan bahsediyoruz. Üstelik de bunca yıllık süreçte, tüketici talebine cevap vermemesi, verememesi mümkün mü? Bence değil.. Bilinçli bir elitizasyon söz konusu burada.

Marka bu elitizasyonu sadece üretim adetleri ile değil, çok daha bütünsel bir yaklaşımla da destekliyor bu arada.. Bayi ve lokasyon tercihleri, indirim oranları, model revizyonlarında muhafazakar davranması ve dna larla oynamaması, zırt pırt limitli model çıkartmaması, garanti politikası ve belki de en önemlisi kusursuzluk, stabilite ve dayanıklılık odaklı üretim politikası.. 50 yıllık vintage Rolex ler görüyoruz, kasa kadran hala diri.. tasarım ana hatları ile korunduğu için hala görsel albeni yüksek..

Zaten, Rolex in bu kadar tercih edilmesinde, aldıktan sonra değerini yitirmemesi de önemli bir etmen değil mi? Tüketici ve üretici açısından birbirini destekleyen fasit bir döngüden bahsediyoruz aslında burada.. Bulunmadıkça ve haliyle değerini de kaybetmedikçe daha çok talep ediliyor, talep arttıkça da değerlenmeye, değerini korumaya devam ediyor..

Kurumsal olmanın, profesyonel olmanın doruklarında olan ve oyunu gerçekten kuralına göre oynayan bir firmadan bahsediyoruz özetle. Süreç içinde kısa vadeli ticari kaygılardan bu kadar ari olabilmek, bu kadar vizyoner, bu kadar uzun vadeli ve stratejik yönetebilmek kanımca her babayiğidin harcı olmasa gerek..

[ibrahim223]

Her Rolex konusu gibi bu konu da uzar gider..

Ben şahsen Rolex in, iktisat derslerinde anlatılmayı hak edecek kadar iyi yönetildiğini düşünüyorum. Enderlik prensibi, burada konuştuğumuz hadise. Bir ürünün az üretildiği ölçüde, kullanıcısının gözünde değerli olması ve daha çok talep edilmesi..

Kendi sıcak haddehanesi olan, kendi kimya laboratuvarı olan; ham altını, çeliği, tamamen kendi bünyesinde işleyip tam mamul haline getiren, dev bir üretim organizasyonundan bahsediyoruz. Üstelik de bunca yıllık süreçte, tüketici talebine cevap vermemesi, verememesi mümkün mü? Bence değil.. Bilinçli bir elitizasyon söz konusu burada.

Marka bu elitizasyonu sadece üretim adetleri ile değil, çok daha bütünsel bir yaklaşımla da destekliyor bu arada.. Bayi ve lokasyon tercihleri, indirim oranları, model revizyonlarında muhafazakar davranması ve dna larla oynamaması, zırt pırt limitli model çıkartmaması, garanti politikası ve belki de en önemlisi kusursuzluk, stabilite ve dayanıklılık odaklı üretim politikası.. 50 yıllık vintage Rolex ler görüyoruz, kasa kadran hala diri.. tasarım ana hatları ile korunduğu için hala görsel albeni yüksek..

Zaten, Rolex in bu kadar tercih edilmesinde, aldıktan sonra değerini yitirmemesi de önemli bir etmen değil mi? Tüketici ve üretici açısından birbirini destekleyen fasit bir döngüden bahsediyoruz aslında burada.. Bulunmadıkça ve haliyle değerini de kaybetmedikçe daha çok talep ediliyor, talep arttıkça da değerlenmeye, değerini korumaya devam ediyor..

Kurumsal olmanın, profesyonel olmanın doruklarında olan ve oyunu gerçekten kuralına göre oynayan bir firmadan bahsediyoruz özetle. Süreç içinde kısa vadeli ticari kaygılardan bu kadar ari olabilmek, bu kadar vizyoner, bu kadar uzun vadeli ve stratejik yönetebilmek kanımca her babayiğidin harcı olmasa gerek..

Markanın ve politikasının bugüne kadar yapılmış en iyi özeti bence [emoji121]




LG-H815 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

[varistas]

Ticari bir firmanın ticari bir ürününü kendi kazandığım parayla almak için ödemeyi yapmak dışında ekstra bir gayret sarfedeceksem burada yanlış bişeyler vardır. Ancak bu yanlış firmanın değil müşterilerin yanlışı. Allahtan Rolex seviyesine çıkamıyorum da böyle yanlışlara düşemiyorum.
Sizin yaşadığınız durum sadece o satıcıya ve mağazaya özgü de değil, forumlarda ve YouTube’da bu konuyla ilgili bir çok örnek gördüm. Bütün dünyada Rolex bu yöntemi kullanıyor ve çok başarılı. İnsanlar muadili olabilecek ürünlere gitmek yerine beklemeye çaba sarfetmeye devam ediyor. Ben bu durumu anlayamıyorum ama herkesin kendi özgür iradesi demek sanırım en doğrusu. Neyse ki Steinhart gmt pepsi çok daha rahat erişilebilecek durumda [emoji3].


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

[eyimen]

Her Rolex konusu gibi bu konu da uzar gider..

Ben şahsen Rolex in, iktisat derslerinde anlatılmayı hak edecek kadar iyi yönetildiğini düşünüyorum. Enderlik prensibi, burada konuştuğumuz hadise. Bir ürünün az üretildiği ölçüde, kullanıcısının gözünde değerli olması ve daha çok talep edilmesi..

Kendi sıcak haddehanesi olan, kendi kimya laboratuvarı olan; ham altını, çeliği, tamamen kendi bünyesinde işleyip tam mamul haline getiren, dev bir üretim organizasyonundan bahsediyoruz. Üstelik de bunca yıllık süreçte, tüketici talebine cevap vermemesi, verememesi mümkün mü? Bence değil.. Bilinçli bir elitizasyon söz konusu burada.

Marka bu elitizasyonu sadece üretim adetleri ile değil, çok daha bütünsel bir yaklaşımla da destekliyor bu arada.. Bayi ve lokasyon tercihleri, indirim oranları, model revizyonlarında muhafazakar davranması ve dna larla oynamaması, zırt pırt limitli model çıkartmaması, garanti politikası ve belki de en önemlisi kusursuzluk, stabilite ve dayanıklılık odaklı üretim politikası.. 50 yıllık vintage Rolex ler görüyoruz, kasa kadran hala diri.. tasarım ana hatları ile korunduğu için hala görsel albeni yüksek..

Zaten, Rolex in bu kadar tercih edilmesinde, aldıktan sonra değerini yitirmemesi de önemli bir etmen değil mi? Tüketici ve üretici açısından birbirini destekleyen fasit bir döngüden bahsediyoruz aslında burada.. Bulunmadıkça ve haliyle değerini de kaybetmedikçe daha çok talep ediliyor, talep arttıkça da değerlenmeye, değerini korumaya devam ediyor..

Kurumsal olmanın, profesyonel olmanın doruklarında olan ve oyunu gerçekten kuralına göre oynayan bir firmadan bahsediyoruz özetle. Süreç içinde kısa vadeli ticari kaygılardan bu kadar ari olabilmek, bu kadar vizyoner, bu kadar uzun vadeli ve stratejik yönetebilmek kanımca her babayiğidin harcı olmasa gerek..

Mükemmel

[Althor]

Her Rolex konusu gibi bu konu da uzar gider..

Ben şahsen Rolex in, iktisat derslerinde anlatılmayı hak edecek kadar iyi yönetildiğini düşünüyorum. Enderlik prensibi, burada konuştuğumuz hadise. Bir ürünün az üretildiği ölçüde, kullanıcısının gözünde değerli olması ve daha çok talep edilmesi..

Kendi sıcak haddehanesi olan, kendi kimya laboratuvarı olan; ham altını, çeliği, tamamen kendi bünyesinde işleyip tam mamul haline getiren, dev bir üretim organizasyonundan bahsediyoruz. Üstelik de bunca yıllık süreçte, tüketici talebine cevap vermemesi, verememesi mümkün mü? Bence değil.. Bilinçli bir elitizasyon söz konusu burada.

Marka bu elitizasyonu sadece üretim adetleri ile değil, çok daha bütünsel bir yaklaşımla da destekliyor bu arada.. Bayi ve lokasyon tercihleri, indirim oranları, model revizyonlarında muhafazakar davranması ve dna larla oynamaması, zırt pırt limitli model çıkartmaması, garanti politikası ve belki de en önemlisi kusursuzluk, stabilite ve dayanıklılık odaklı üretim politikası.. 50 yıllık vintage Rolex ler görüyoruz, kasa kadran hala diri.. tasarım ana hatları ile korunduğu için hala görsel albeni yüksek..

Zaten, Rolex in bu kadar tercih edilmesinde, aldıktan sonra değerini yitirmemesi de önemli bir etmen değil mi? Tüketici ve üretici açısından birbirini destekleyen fasit bir döngüden bahsediyoruz aslında burada.. Bulunmadıkça ve haliyle değerini de kaybetmedikçe daha çok talep ediliyor, talep arttıkça da değerlenmeye, değerini korumaya devam ediyor..

Kurumsal olmanın, profesyonel olmanın doruklarında olan ve oyunu gerçekten kuralına göre oynayan bir firmadan bahsediyoruz özetle. Süreç içinde kısa vadeli ticari kaygılardan bu kadar ari olabilmek, bu kadar vizyoner, bu kadar uzun vadeli ve stratejik yönetebilmek kanımca her babayiğidin harcı olmasa gerek..

Harika ifade etmişsiniz Umut Bey [emoji108]

SM-G973F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

[rolexcollector]

Her Rolex konusu gibi bu konu da uzar gider..

Ben şahsen Rolex in, iktisat derslerinde anlatılmayı hak edecek kadar iyi yönetildiğini düşünüyorum. Enderlik prensibi, burada konuştuğumuz hadise. Bir ürünün az üretildiği ölçüde, kullanıcısının gözünde değerli olması ve daha çok talep edilmesi..

Kendi sıcak haddehanesi olan, kendi kimya laboratuvarı olan; ham altını, çeliği, tamamen kendi bünyesinde işleyip tam mamul haline getiren, dev bir üretim organizasyonundan bahsediyoruz. Üstelik de bunca yıllık süreçte, tüketici talebine cevap vermemesi, verememesi mümkün mü? Bence değil.. Bilinçli bir elitizasyon söz konusu burada.

Marka bu elitizasyonu sadece üretim adetleri ile değil, çok daha bütünsel bir yaklaşımla da destekliyor bu arada.. Bayi ve lokasyon tercihleri, indirim oranları, model revizyonlarında muhafazakar davranması ve dna larla oynamaması, zırt pırt limitli model çıkartmaması, garanti politikası ve belki de en önemlisi kusursuzluk, stabilite ve dayanıklılık odaklı üretim politikası.. 50 yıllık vintage Rolex ler görüyoruz, kasa kadran hala diri.. tasarım ana hatları ile korunduğu için hala görsel albeni yüksek..

Zaten, Rolex in bu kadar tercih edilmesinde, aldıktan sonra değerini yitirmemesi de önemli bir etmen değil mi? Tüketici ve üretici açısından birbirini destekleyen fasit bir döngüden bahsediyoruz aslında burada.. Bulunmadıkça ve haliyle değerini de kaybetmedikçe daha çok talep ediliyor, talep arttıkça da değerlenmeye, değerini korumaya devam ediyor..

Kurumsal olmanın, profesyonel olmanın doruklarında olan ve oyunu gerçekten kuralına göre oynayan bir firmadan bahsediyoruz özetle. Süreç içinde kısa vadeli ticari kaygılardan bu kadar ari olabilmek, bu kadar vizyoner, bu kadar uzun vadeli ve stratejik yönetebilmek kanımca her babayiğidin harcı olmasa gerek..

Kaleminize sağlık, daha iyi ifade edilemezdi...

SM-G985F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi