Bir Millet Uyanıyor

[herofb]

beyler onu bunu bırakın da benim aynen facebook ve twitter'ım gibi forum hesabımda Redhack tarafından hacklenmiş lan , insan haber verir abi sen en son aynı bağın gülüyüz biz şarkısını söylüyordun neden şimdi bunları yazdın diye

[mlm]

Cüneyt ÖZDEMİR'in bugünkü yazısı, paylaşmak istedim..

Devletin Yeni İç Düşmanları

Devletin yeni iç düşmanlarını yakından tanıyalım!

Bu inatlaşma, sertlik ve boşvermişlik Türkiye'yi tahminlerden çok daha zor bir noktaya sürükleyebilir.
Gezi eylemlerinin başladığı 31 Mayıs’ta değil ama anlaşılan o ki dün Türkiye yepyeni bir döneme girdi. Başbakan Erdoğan’ın bitkin ve kızgın bir şekilde yaptığı grup konuşması ‘Yeni Türkiye’ üzerine çok önemli ipuçları veriyordu.

Bu yeni kurulması planlanan rejim benim gibi savaş muhabirleri için Ortadoğu’da veya dünyanın farklı köşelerinde benzerlerini çok sık gördüğümüz bir rejim.

Muhaberatın güçlendirildiği, polisin rejimin sopası haline dönüştürüldüğü, mezhep ayrılıklarının öne çıkarıldığı, dış mihrak komplo teorilerinin havada uçuştuğu, iç düşmanın dış düşmandan tehlikeli hale getirildiği, tek bir liderin hemen her gün büyük kitlelere uzun uzun konuşmalar yaptığı, bütün televizyon kanallarının o tek adamın konuşmasından başka bir şey veremediği, basının sansür edildiği, sanatçının düşman bellendiği, sosyal medyanın baş belası olarak görülüp zapturapt altına alındığı bu rejimleri çok yakından biliyoruz.

Haklı ya da haksız her ne nedenle çıkarsa çıksın sonuçta bir ülkede bir eylem yapılıp, 4000 kişi yaralanıp, 5 kişi hayatını kaybedip, 11 kişinin de gözünü kaybettiği bir bilançoda hâlâ polisin ‘en demokratik hakkını sergilediği’ni düşünüyorsanız kasıtlı bir algı kaymasının kurbanısınız demektir.

Son bir haftadır yapılan her konuşmanın ardından emin oluyoruz ki iktidarın Türkiye’deki ‘iç düşman’ tanımı ‘update’ edildi. Yani yenilendi. Düne kadar ülkeyi bölmeye çalışan komünistler, PKK’lılar ve Ergenekoncular vardı. Bugün artık Beyaz Türkler, sermaye sahibi işadamları, sanatçılar, gazeteciler, rektörler, üniversiteliler, çevreciler, uzatmadan yazarsak iktidarı eleştiren hemen herkes bu tanımlamanın içinde kendini bulabilir.

Demokrasi ve hukuk

Bir ülkenin rejiminde iç düşman kavramının her geçen gün daha da flulaşması, o ülkedeki demokrasi ve hukuk gibi evrensel değerlerin de mutasyona uğraması anlamına geliyor.

Bugün artık demokrasi diyen, bireysel özgürlükler diyen herkes bu ‘yeni iç düşman’ çerçevesinde iktidarı devirmeye kasteden kesimler olarak konumlandırılıyor. Bu güvenlikçi politikalar bugün yarın polis baskınları, açılacak davalar ve bunları destekleyecek dezenformasyon yüklü yayınlarla bir cadı avına dönüşeceğe benziyor.

Çevreci ve demokratik başlayan bir eylemin, basit bireysel isteklerin kişisel bir öfke ile yanlış okunmasının, bedeli çok ağır olabilecek bir intikam hesaplaşmasının eşiğindeyiz.

Daha endişe verici olan ise kitleler arasında kutuplaştırmanın arttırılması.

Bu ülkede sadece “Camiye bomba atıldı” söylentisi yüzünden şehirlerde insanların birbirini öldürdüğü, anlaşılan çok çabuk unutulmuş. Bir söylenti yüzünden binlerce kişinin galeyana gelip onlarca kişiyi bir otelde sıkıştırıp yaktığı anlaşılan artık kimsenin umurunda değil. Eğer öyle olsaydı “Camilere ayakkabı ile girdiler, içki içtiler, türbanlı kadınlarımıza saldırdılar” gibi bir söylem bu kadar sık tekrar edilmezdi.

% 50’nin gönlünü hoş tutayım, safları sıklaştırayım, cepheyi güçlendireyim derken aynı kitlenin on binde birinin bu söylem sonrası galeyana gelip sokaklara dökülme tehlikesini umursayan olmamasını anlamak çok zor. Neyse ki Türk halkı bu söyleme şimdilik çok itibar etmiyor. İtidalini kaybetmiyor. Sakinliğini koruyor.

Vazo kırılmak üzere

Bütün bu hengâmede asıl bir başka vazo kırılmak üzere.

İlk günden beri 30 yıldır bitecek bir savaş sonrasında barış görüşmelerini ve hükümeti koşulsuz şartsız destekleyen bir gazeteci olarak bir başka tehlikenin bu süreçte belirdiğini söylemek zorundayım. Gezi eylemleri sırasında Abdullah Öcalan’ın kardeşi ile yaptığı bir görüşme sonrasında bu duruma dikkat çekti ama onca gürültü sonrasında arada kaynayıp gitti. Bugün PKK ile yürütülen barış sürecinde Kürt tarafı neredeyse bir devlet disiplininde, gönülsüz de olsa tek bir itiraz olmadan üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Gelin görün ki hükümet cephesinde beklenen adımlarda aksaklık var. Dün BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş benzer bir soruyu Başbakan Erdoğan’a soruyor, “Öcalan’la müzakere yapıyorsun, sonra çıkıp televizyonlarda teröristbaşı diyorsun, bu iş nasıl olacak?” diyordu.

Hadi diyelim meydanlarda böyle ama süreç perde arkasından yürüyordur, bizim de haberimiz yoktur. Gelin görün ki Selahattin Demirtaş’ın dün dikkat çektiği şu satırlara bakarsak böyle de değil. Hatta süreç durma noktasına gelmek üzere: “Hükümet süreci tıkamayla karşı karşıyadır. Haftalardır bunu anlatmaya çalışıyorum. Tabanımızın sürece güveni azalıyor. Cezaevinde partililer bırakılmazsa, demokratik adımlar yoksa biz de yokuz. KCK ana davası turnusol kâğıdı oldu. Demokrasiye nefes aldırmayan yaklaşımla yol yürünmez.”
Farklı bir-iki gözlemim daha var ancak içinizi karartmak ve sizi umutsuzluğa sürüklemek istemiyorum.

“Türkiye’de iyi şeyler oluyor ve bunları görmeliyiz” diyerek yazan çizen, gerektiğinde hükümeti övmekten korkmayan, çekinmeyen bir gazeteciyim ama şunu söylemeliyim ki bu inatlaşma, sertlik ve boşvermişlik Türkiye’yi tahminlerden çok daha zor bir noktaya sürükleyebilir.
O zaman soralım: Ne uğruna?

[atamen]

Chp'ye yönelik eleştirilere katılıyorum ama şunu da belirtmek isterim.Bugün akp seçmeni olup ta gezi parkı olaylarında başbakanın hatalı olduğunu söyleyen insanlar %5'i geçmez.Akp seçmeni arkadaşlarla konuştuğumda duyduğum sözler;faiz lobisi,dış güçlerin oyunu,camide içki içilmesi,türbanlı kadının dövülmesi,darbeye zemin hazırlanması v.b gibi konular.Ne yazık ki yandaş medyanın kara propagandası sayesinde akp tabanı bu olayların bir komplo olduğuna çoktan inandı bile.Cüneyt Özdemir'in yazısı üzerine düşünelim.Cüneyt Özdemir'i tanıyan,yazılarını takip eden akp seçmeni oranı çok çok az.Varmak istediğim nokta şu;her şeyi yapmaya gücü yeten iktidar partisinin seçmeni her şeyde sorumluluğu bulunan partisini eleştirmeyi aklından bile geçiremiyorken %10 barajı sebebiyle hiç bir yaptırım gücü olmayan muhalefet partisi kendi seçmeni tarafından kıyasıya eleştiriliyor.Ben hayatımda hiç bir yaptırım gücü olmayıp ta bu kadar eleştirilen bir parti daha görmedim.Şunu anlamamız lazım her insanın bir hayat görüşü vardır.İnsanların çoğu dünyaya baktığı pencereye göre partisini seçer ve oyunu verir.Siz bugün Chp kadrolarını dünyanın en iyi siyasetçileri ile doldursanız bile alabileceği oy%30-35'i geçmez.Parti doktrini bellidir.Yarım kilo kıymadan 10 köfte çıkar 20 değil.Türkiyedeki seçmen profili merkez sağ ağırlıklıdır.Bugün akpli bir arkadaşla konuşurken bana K.Kılıçdaroğlu ile ilgili şunu söyledi.Daha kendi partisini yönetemeyen bir adam ülkeyi nasıl yönetecek?Ona şunu sordum eğer K.Kılıçdaroğlu sana göre müthiş bir siyasetçi olsa oyunu verir miydin?Vermezdim dedi Keşke bu eylemler seçim barajı konusuna tepki olarak çıksaydı en azından çoğulcu demokrasi adına daha çok yol katederdik.İktidar olayı gezi parkı boyutuna indirgedi ve savunmasını buna göre yaptı.Oysa olayları çığırından çıkaran çoğulcu demokrasinin ülkemizde esamesinin bile okunmamasıydı.Bana karışma diyen insanlara uygulanan şiddetti.Neyse en azından direnmek eyleminin anlamını öğrendik bu da başarıdır

[Baran]

Kimse alınmasın Türk milleti'nin bir kısmı egitimsiz.Bu milletin coğunluğunun tek umudu ise bundan sonraki hayattır dindir inançtır.Umutsuz insan kafasına sıkar.Bu iktidar bu millete istediğini verdi bu kadar basit.Senelerin tezgahıydı bu alttan alttan geldiler.Bu milletin neyine Atatürkcülükmüş düzgünlükmüş kültürmüş saygıymış.Kabadayı gibi hareket eden mahallede itile kakıla büyümüş yerine yakışmayan bir başbakan ve onun cok guzel kölesi olabilecek bir halk.Kimse Türk milleti şöyledir böyledir demesin hepimiz biliyoruz %50 az bile bence.Geriye kalan bu direnen bu akp nin tezgahının farkında olan aydın kültürlü kafası düzgün calışan dinini içinde yaşayan yobaz olmayan insan sayısı o kadar azki memlekette bu AKP ilelebet kalır yerinde.CHP MHP nin gücü yetmez malesef.Gelgelelim secimlerde herkes direndi bu herifin söylediği gibi sandıkta tepkimizi gösterdik..Hadi be oradan çuval çuval oy cıktı çöplerden otistik engelli cocukları getirip getirip oy verdirdiler yaşlı sakat dinlemeden taşıyıp oy kullandırdılar akli dengesi yerinde olmayanları döverek götürdüler olmayan insanların adına oy kullandılar.Artık heryerdeler malesef kontrol etmek mumkun değil.Bu durumdayken bizler istediğimiz kadar sandığa gidelim sonuc değişmeyecek.Memleket coktan gitti elden kimsenin haberi yok.Yazık sadece üzülüyorum hemde cok.

[refresh]

CHP içersindeki aşırı ulusalcı kesimleri atarsak olayları gayet güzel analiz eden, protestocuları korumak, onların sesini duyurmak için çaba sarfeden vekiller vardı. Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün, Emine Ülker Tarhan, Süleyman Çelebi, Şafak Pavey, Sabahat Akkiraz,İlhan Cihaner sadece benim takip edebildiklerim. AKP'nin terörist ilan ettiği eski cumhuriyet başsavcı İlhan Cihaner Mayıs 30'u 31'e bağlayan gece gaz yemiş ağlıyordu, benim olayları duymam kendisi vasıtasıyla olmuştur. Ayrıca cumartesi akşamki korkunç saldırıda Ramis Topal'ın burnu kırılmış; http://www.radikal.com.tr/turkiye/taksi ... di-1137821

Evet Frax haklısın, birçok CHP ve İşçi Partisi seçmeni direnişi anlayabilmiş değil, hatta bazıları olayları kendi siyasi zeminlerine kaydırmak da istemiş olabilirler. Ama benim gördüğüm kadarıyla CHP beş sene öncesine göre çok daha halkçı çok daha özgürlükçü ve demokrat.

[Clk]

beyler onu bunu bırakın da benim aynen facebook ve twitter'ım gibi forum hesabımda Redhack tarafından hacklenmiş lan , insan haber verir abi sen en son aynı bağın gülüyüz biz şarkısını söylüyordun neden şimdi bunları yazdın diye

Herojd, cocuklarin basini yemeyin. #TheRedhack'i hackleyen benim. Dolayisi ile bütün sosyal medya mesajlari benim tarafimdan atilmistir

[bulenty]

Arkadaşlar,bir çoğunuza gönülden katılıyorum.İlerici,çağdaş gençleri görmek,tanımak beni haddinden fazla mutlu etti.
Uzun yazmayacağım;beni en çok yaralayan 40+ yaşlarını sürenlere haksızlık edilmesi,hele benim gibi 54 yaşında bir insan olarak bundan ziyadesi ile üzüntü duydum.

Ben ve ben yaşlarda olanların hayatı Türkiye'de darbe ve geçişim dönemleri ile anılır.Şu anda bir tek kendimden bahsedersem bir çok arkadaşımdan bahsetmiş olacağımdan tekil şahıs kullanacağım.
Birincisi ve en önemlisi bu günün gençliğini en iyi anlayan ve özümseyenlerden biri benim.Kaldı ki ben bu günkü gençlikten bu duyarlılığı ve protest davranışları beklemiyordum.Gurur duyuyorum.

İlk gençlik yıllarımda Deniz ve arkadaşlarına ağıt yaktım.Tam bağımsızlık nedir diye öğrendiğimde henüz 12 yaşımda idim.Bu ülkede tahmin edenmeyeceğiniz kadar faşizan uygulamaya şahit oldum,yaşadım.

Kahrolsun emperyalizm,yaşasın tam bağımsız Türkiye,kahrolsun fazşizm sloganları ile büyüdüm.Dimitrov un meşhur "Faşizmin Yargılanması" kitabındaki Leipzig duruşmalarını 14 yaşımda iken okudum.Üniversiteye başladığım yıllar da 12 Eylül darbesinin arifesinde(1977) nice yoldaşımın,gönül dostumun haince,hunharca katledilmesine şahit oldum."Gülünün solduğu akşamlar" o zamanlardı bizim için.Nice fidan yitirdik.Baskının,işkencenin orta yerinde idik ama "orta yeri sinema değildi",yinede Orhan Veli yi sevdik.Nazım ilahi şairimizdi.
Mamak susturmasına,Diyarbekir işkencelerine şahit oldum.Ziverbey rezaletinden bahsetmeye dilim varmıyor.

12 Eylül sonrasının tüm facialarını yaşarken basiretsiz devlet adamlarının T.C yi nasıl Amerikan uşağı yaptıklarını gözlemledim.12 Eylül generalleri bir taraftan olur olmaz yere Atatürk büstü dikerken,bir taraftan İmam Hatip Liseleri açıyorlardı;"Yaman çelişkileri" adlandırmaya çalıştım.Rahmetli Nadir Nadi " Ben Atatürkçü Değilim"kitabını o yıllarda kaleme almıştır.

Mezun oldum mecburi hizmette,zaten tanıdığım Anadolu yu daha da iyi tanıdım.Diyarbakır da,Silvan da Geçici görevler yaptım.Güneydoğu gerçeğini gördüm.O zamanlar yaptığım (1993)saptamalarda haksız çıkmayı diledim."Biz orda işgal kuvveti gibiyiz"dedim.Olmadı,haklı çıktım.Orada gündüz kahvede okey oynayan adam gece dağa çıkıyor ve halktan lojistik destek alıyorlar(Dış güçler bir yana)bu terör bu mücadele ile bitmez dedim.Herneyse,,,,

Gençlerin bu haklı protest tavrı beni çok mutlu etmektedir.Yıllar sonra beni gençlik yıllarıma götürdüler.Onların yanında elimden geldiğince yer almaya çalıştım.

Üstüne basarak tekrar ediyorum.Bu hareketlerin sandığa yansıması lazım.Bu gün bir çoğunuz gibi CHP yi ben de eleştiriyorum.Kifayetsiz muhalefetlerini esefle kınıyorum.Fakat her ne olursa olsun yasal anlamda başka sığınacak parti bulunmamakta.Onun için olabilen arkadaşlarımın parti çatısı altında politize olmaları gerektiğine inanıyorum.Eleştirdiğiniz kurumları ancak içine girerek,müdahale ederek değiştirebilirsiniz.

TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE olmadan hiç bir şey olmaz,hiç bir partinin iktidarında radikal değişiklikler olmayacaktır.Dileğim bu günün gençlerinin politizasyonlarını TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE hedefine yöneltmeleridir.

[Erdem35]

Bülent Hocam.... helal olsun size...