Degerli üyeler iyi dilek ve tebrikleriniz için çok teşekkür ederim.
Her ne kadar detaylı incelememiz olmasada kısaca hikayemizden bahsedelim istedim. Küçükten beri olan saat merakım babamım omegasıyla başladıki yadigar yaklaşık 70 senelik ve hala saat gibi çalışıyor

.. Chrono'nun üstündeki tachymetre ile hızın nasıl ölçüldüğünü babam ögretmişti ki halen unutmadım. Sonra yine omega sempatisi ve moonwatch'u çok beğenmem moonwatch sahibi yaptı beni... Bu arada neredeyse bütün rolex modellerini çok beğeniyordumki halen beğenirim.. DJ, Sub, Daytona, Explorer... Tam bir tanesini almaya hazırlanırken royal oak ile tanıştım.. Burdan başka bir hikayeye atlayıp sonra ikisini bağlayacağım.. Nişantaşında alışveriş yaptığım bir butik vardı. Özer.. Özer abi sektöre yıllarını vermiş, bir duayendi. Sırf müşterilerine kendi tabiri ile verdiği '' servisi'' izlemek için yanına giderdim. Çok uzatmayacağım ama meşhur lafını hiç bir zaman unutmadım. '' Bu sensin ''.. İşte royal oak'u koluma taktığımda o ses yine kulaklarımda çınladı.. '' Bu sensin ''.. o bilezikteki küt köşeli düz elmas gibi kesimler, çok parlak olmamasına ragmen ışığın bilezikten yansımaları o heykel gibi kasa, kadran dizaynının sade ama bir o kadarda muhteşemliği... Bezeldeki vidalar... Saatin her noktasıyla kendine özgü oluşu... büyük konuşmayalım ama bize jübileyi yaptırmış gibi gözüküyor...
umarım herkes hayallerindeki saate en yakın zamanda ulaşır..
Sevgiler