salihy, farklı tespitlerim olsa da, sırf bu nedenlerle İtalya ya Ferrari gönderenler olduğunu bilerek, bir tanesini de ben götürmüştüm, bu ölçümlerin nerede, nasıl ve ne amaçla yapıldığını merak ettim.
Üreticilerin de bu konularda farklı açıklamaları var. Amaç ülkemizin yeteneklerini tartışmak değil ama şartların ne olduğu aşağı yukarı belli.
Seyirci ilgisizliği nedeniyle dünya rallisi ve F1 gibi organizasyonları kaybeden, biri hariç doğru dürüst pist olmayan bir ülkede (ki uzun yıllar yarış arabaları Bersini gibi firmalar tarafından hazırlanan, gümrük birliğine kadar bu işlerin teknik ve finansmanında büyük sıkıntılarla karşılaşılan), Lamborghini gerçekten uç bir örnek. İnsan böyle arabalar üzerinde çalışan bir atölyenin en azından başında mühendislik eğitimi olan yetenekli yöneticiler ve uygun bir ortamdaki yer olmasını bekliyor. Zaten eğer böyle ise başarılar dilerim. Avrupa ve özellikle Amerika konusundaki görüşlerinize katılıyorum. Ancak Amerika da olayın farkı var. Adamların kendi ürettiği arabalara dair sınırsız imkan var. İşi doğru yapanı seçmek size kalmış. Ayrıca ben Türkiye nin bazı bakımlardan Amerika ya fazlasıyla benzediğini düşünürüm. Örneğin New York insanı zaman zaman İstanbul da gibi hissettirir.
Ancak Türkiye de doğru dürüst korunmuş eski model bir Maserati bile bulmak zordur. Çünkü bu arabaların büyük bölümü, orijinal yedek parça, nitelikli servis eksiği ve bilinçsiz kullanıcılar nedeniyle harap olmuştur. Linkini verdiğim İngiliz servisinde, müşteri tarafından getirilmiş orijinal olmayan parçaları hiçbir şekilde kullanmadıklarını özellikle belirtiyorlar. Eğer yarış arabası yapıyorsanız zaten orijinallik işi de ayrı bir tartışma konusu. Burada da yatırım olarak görülen ve iyi korunursa değerlenen bu arabaların ne amaçla tutulduğu ve kullanıldığı da önemli.
Amerikan arabaları hala aktüel çünkü, 90 la ra kadar her yerdeydiler. Bu sanayiler yıllarca aynı işi yaptı. Dün A macununu kullanırken bugün nanoteknoloji vb., girmiş ürünleri kullanıyorlar ama işçilik mantığı kesinlikle dünün gerisinde ve daha ticari. Müşteriler ayrı konu, adam Subaru almış çok benzin harcıyor tüp taktıracağım, Turbo da sorun olur mu diye yazıyor?
Maksat doğal olarak tartışma zemini yaratmak değil. Ben fikir paylaştığımızı düşünerek yazıyorum. Türkiye şartlarında bu arabalarla yarış yapılmıyor ve bunların, erişilmesi ve kullanılması bakımından uç noktalardaki araçlar olduğu ortada. Örneğin böyle bir bütçem olsa ben uçaklara harcarım.
Burada yazan arkadaşların büyük bölümüyle aramızda neredeyse üç kuşak var. Dolayısı ile birçok şeyi kıyaslama şansları yok. Ancak 70 ler de özellikle Rally sporu otomobil fabrikaları tarafından destekleniyordu. Rally cross lar Bakırköy de, bugün yerinde AVM olan arazi gibi yerlerde ciddi bir seyirci katılımıyla yapılıyordu. Bozhane tırmanma yarışları İngiliz dergilerinin dahi takip ettiği ananevi piknik gibiydi. Bu kadar imkana rağmen bugün aynı heyecan yok. Aynı sponsorlarda.
Doğal olarak dün çamurlu sokaklarından, tozdan topraktan geçilmeyen sanayi siteleri bugün profillerini bir kısım yükseltseler de hala aynı mantıkta iş yapıyorlar. Kimsenin emeğine saygısızlık etmek istemem ama ben eli takım tutmuş, motor söküp takmış ve bu işlere ter, zaman ve kendi çapında para harcamış birisiyim, dolayısı ile bu şartlardan kusursuz sonuç çıkacağı konusunda hiçbir zaman tatmin olmadım. Arabalar öylede böylede toplanır ve gider. Sorun ne kadar ve ne şekilde gideceğidir. Özellikle chip tuning gibi işlerde hala ciddi tartışmalar var. Türkiye de yapılan işler, bazı arkadaşların da belirttiği şekilde, bu işlerin içinde olanlardan da çok eleştiri alıyor. Bu sanayi siteleri bir zamanların meşhur makas arabası Peugeot 205 GTI gibi araçların kronik rölanti sorununa dahi mantıklı bir çözüm bulamamıştır. Yılların Onno ustası artık haftalık dergilere sabırla cevap yazıyor. Doğrusu Porche, Lamborghini gibi arabaları bu denli başarıyla modifiye ediyorlarsa bize susmak düşer.
Oyak Renault fabrika rally takımı baş ustası tarafından rally için yapılan bir R12 yi yıllarca kullandım. Bu arabadan kalan Momo direksiyonu, Hella elektrik kesiciyi ve yaptırdığım bazı özel takımları hala saklarım. 80 li yıllarda da bir tuning firmasını hayata geçirmeye çalıştım. O zaman aldığım ekipman hala depomda dır. Fakat bu sitelerde iş yapmanın malum sıkıntıları ve müşteri potansiyeli bizi vazgeçirdi. Özellikle parça aramak için ve kendim sökmek üzere üzerimde tulum ve elimde takım dolu çantayla özellikle İtalyada ki araba hurdalıklarında az ter dökmedim. Çünkü bizde üretilenlerin kaliteleri orijinal üretimleri tutmuyordu.
70 lerde de Anadol modifiye edip buzlu Ankara yollarında geceleri yanlaya yanlaya giderdik. Anarşi korkusuyla kimsenin sokaklarda olmadığı, arabanın altın kıymetinde olduğu yıllardı.
Türkiye 90 dan sonra gömlek değiştirdi. Bu gümrük birliği ile daha da ileriye gitti. Bugün, dün ancak posterlerde olan otomobilleri her yerde görmek mümkün. Ama bu işin gerçeğini değiştirmiyor. Yüz akı olan işler yok mu? Var, örneğin çocuklarını da yetiştiren Serdar Bostancı gibi eski rally ciler ve başında oldukları servisler, Ali Bacıoğlu nun sürekli Copilotu Metin Çeker gibi federasyon işleriyle uğraşanlar, ticari olarak hala Subaru işine devam ediyor mu bilmem ama Emre Yerlici, iskender Atakan, gibi örnekler var. Buna rağmen 19-20 yaşındaki Belçikalı çocuklar dünya şampiyonasında başarılı işler yaparken niye aynı seviyede Türk pilot yetişmiyor? Karting den Ayrton Senna, Michael Schumayer gibi F1 pilotları yetiştirirken neden biz de insanların başı kopuyor?
http://www.youtube.com/watch?v=Tpp7OCngXQMBu işler bir gelişmişlik meselesidir. Evet çok yol katettik ama hala kat edilmesi gereken yollar var. Bence mücadele bu yönde olmalıdır bazı şeyler komik gelse de....
Ancak doğru olan sizin yazdıklarınız. Özellikle bizim gibi ülkelerde yaşıyorsanız bu işlere fazla titizlenmek zevk almayı engeller. Yapamıyorum, ama gönülden katılıyorum...
Kazasız kullanmanızı dilerim....
"I fear the day when the technology overlaps with our humanity. The world will only have a generation of idiots." Albert Einstein