Artık her ne kadar live olmasa da ben de ilk defa Baselworld'e katılmanın heyecanıyla bir şeyler karalayim dedim. Başta Can'ın da söylediği gibi önceki senelerde uzaktan da olsa izlerken içimizde kıpırtılara yol açan çok fazla model olmadı maalesef. Öğrendiğimiz kadarıyla fuarda 200 kadar katılımcı azalmış bu yıl ayrıca önceden katılanların söylediğine göre ziyaretçi sayısı da bir hayli azmış. Aslında genel olarak bakıldığında markaların yüzde 30 kayıplara varan ciro açıklamalarından sonra şahsen ekstra dikkat çekici bir model görmemek de beni şaşırtmadı. Her neyse gelelim markalara: bu başlıkta da kendine özel başlıklarda da fazlasıyla bahsedilen Tudor'a ben tekrar değinmek istiyorum. Ben 25inde anca ekibe dahil olabildim, gittiğim gibi de ayağımın tozuyla Tudor'a girdik. Chronoyu fotoğraflardan çok beğenmiştim canlı görünce de ciddi anlamada çok hoşuma gitti. Bunun dışında altın çelik ve çelik bezelli black bay yine bahsedildiği gibi tarih olmasa dedirtti. Heritage black bay için yine kendi başlığında yazmıştım geçen sene tanıtılan modeli çok beğenilmişti ama ortak görüş fazla küçük olduğuydu. 41mm'nin ideal olduğu düşüncesindeydim ki görene kadar. Tudor başlığında Cengiz Abi'nin söylediğine katılıyorum ideali 39 olabilirmiş 41 çok büyük olmuş çünkü.
Beni şaşırtan markalardan bir tanesi Graham'dı. Daha önce ne incelemiş be koluma takmıştım. Saatleri deneyince çok şaşırdım cidden rahat ve güzel saatleri var. Yeni chronofighter vintage modellerde kadranlar harika olmuş özellikle gri kadran gri kayış benim favorim oldu.
Chronofighter Vintage GMT
Asıl koleksiyonda en çok hoşuma giden yine Chronofighter Vintage serisinde eski savaş uçaklarına çizilen resimlerden esinlenerek yapılan her biri 100 limitli 4 farklı modeldi. Takılır, takılmaz o kişisel tercihtir ama pilot ruhunu çok iyi yansıtan bir seri olmuş.
Silverstone RS Racing
Chronofighter Superlight Carbon
Ve son olarak ekstrem bir model Graham Orrery Tourbillion
Normalde 2013 senesinde Christophe Claret tarafından Graham için 20 adet üretilmiş. Saatte merkezde güneş, etrafında dönen dünya ve onun etrafında dönen ay, en dışta ise mars gezegeni sembolize ediliyor. Bu sene tanıtılan modelde ise gezegenleri kendi materyallerinden yapmış olmaları. Yani dünyayı dünyadan turkuaz bir taşla ayı ve marsı ise onlardan kopup geldiğine inanılan meteor parçalarından yapmışlar. Ben de bir şey eksik diyordum artık tamamlandı sonunda alırım ben ben bu saati [emoji1]
Gelelim Sinn markasına. Uzun zamandır çok merak ettiğim fotoğraflardan çok beğendiğim ama canlı görüp deneme şansı bulamadığım bir markaydı. Özellikle 103 chronographlarıyla çok ilgileniyordum. Maalesef biraz hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Bilezik ve özellikle toka çok kalitesiz. Ben hep fotoğraflardan bilezikle beğeniyordum ama kayışlı seçenekler daha mantıklı olur.
Klasik olan 103 St
Yeni çıkan 300 limitli 103 St. Ah işte o bilezik. Ama rakamların kolların rengi ile kahve kayış uyumu da çok güzel olmuş
Özellikle chronograplarıyla ilgilendiğim için yeni çıkan diver ve dress modelleriyle çok ilgilenmedim ne yalan söyleyim. Şöyle genel itibariyle yeni çıkanlar fotoğraftaki gibi: beyaz kadranlı 104 st bir diver, döner iç bezeliyle 204 st, beyaz kadranlı chronograph 356( çok zarif bir modeldi) beyaz renkli ve altın renk indeksleriyle çok sade bir dress watch unisex olarak düşünülmüş(1736 st), fazla sade sevenler için ideal [emoji1]
Gelelim Bell&Ross'a
En güzeli diver olmuş. Ben beğendim ve kolda duruşu hiç rahatsız etmedi. Kasaya uygun olarak çok yumuşak ve güzel bir kayışı var. Yuvarlakk kasa chronograph modeli çok konululmuştu. Fena değil evet optik olarak güzel ve dengeli fakat speedmaster gibi bir efsane varken o fiyat mertebelerini zorlamak çok akıllıca olmuyor. Limitli üretimleri olan seramik kasalı chronographları da dikkat çekici olmuş.
Ve her markanın vazgeçilmesi tabi ki tourbillion. Bu işin iyice suyu çıkmadı mı ya [emoji57]
Hublot her zaman bildiğimiz gibi ne anlatsam bilemedim [emoji1]
Gelelim krala [emoji146]
Herkesin merakla beklediği sea-dweller. Daha önce submariner gibi 40mm çapıyla anlamsız bir boşlukta duran model bence 43 çapıyla en azından konumlamasını doğru yaptığı düşüncesindeyim. Herkes cyclopsu şikayet ediyor. Sunumdayken önceki zamanlarda dayandığı derinlik seviyesi nedeniyle teknik olarak cyclopsun mümkün olmadığı ama artık gelişen teknolojiyle bunun mümkün olduğunu ve o nedenle eklendiğini anlattılar. Önümüzdeki yıllarda deepsea'ye de gelebilir mi acaba diye düşündüm ben?? Yeni sky-dwellerı ilk vitrinde gördüğümde çok içime sinmedi ama canlı inceleyince hoşuma gitti. Özellikle siyahını merak ediyordum ama sunumda maalesef sadece mavisi vardı. Siyah hala en güzeli düşüncesindeyim. Daytonaları Baran'a sorun kendisi geçici bir süre hayattan koptu bitkisel hayata geçiş yaptı, fotosentez yaptığına dair konuşmalar var. Aşağıda fotoğraflarda da göreceğimiz üzere sarı altın olanın fotoğrafı yok bende çünkü kendisi koluna yaktı ve sunum bitene kadar hiç çıkartmadı [emoji23] güzel mi tabi ki de güzel. Ama o kayışlarla değil [emoji1] bence yıldız moonphase celliniydi. Muhteşem bir saat olmuş. Datejust tarzını kendime yakın bulmasam da ister istemez kendini sevdiriyor saat, çok şık[emoji1303][emoji1303] herkesin beklediğine değmiş ve övgüyü gerçekten hakediyor
Tarzım şekil önümden çekil [emoji41]
Gelelim girme şansı bulamayıp gezerken gördüklerimle ilgili düşüncelerime. İlki Oris: Baran'ın yazdıklarına yüzde yüz katılıyorum. Aquislerin boynuzlarını daraltmaları hiç ama hiç olmamış. Saat kaslı yapısından çıkıp garip orantısız bir görüntüye bürünmüş. TSFlerin değerini bilelim derim. Yanlış görmediysem bilezik tasarımlarını da değiştirmişler biraz. Eskisinden eser yok.
Autavia çok güzel olmuş cidden elimde görüp bileğimde denemek isterdim.
Zenith: ben çoğu kişinin aksine yeni saatleri beğendim görsel olarak. Özellikle yeni kasa panda kadran olan ama içlerinde biri var ki [emoji33][emoji33][emoji33]
Seramik kasa El Primero
Frederique Constant Flyback Chronograph
Basele gitmeden konusunda belirtmiştim harika bir saat diye canlı gördüm gerçekten çok dengeli çok şık bir saat olmuş. Denemeyi çok isterdim ama olmadı mekanizmayı düşününce çap ve kalınlık dengesi gayet makul görünüyordu.
Son olarak da ayın 28inde Ulysse Nardin'e fabrika gezisine gittik. Gerçekten beklentilerimin ötesine geçen bir gezi oldu benim için. Bunun için de illa ki detaylı bir konu açılır diye düşünüyorum, orada daha detaylı anlatım olacaktır ama ben kısaca değinmek istedim. Normalde program öğle yemeğinden önce parça üretim ve montaj yerini gezmek daha sonra öğle yemeği daha sonra ise mekanizmaların kasayla buluştuğu bölüm ve enamel kadran merkezini görmekti. Biz biraz gecikince ilk tura katılamayıp yanlış yere de gidince biraz bekleyip direk öğle yemeğine katılmak durumunda kaldık. Yemekten sonra enamel kadran bölümünü görmeye gittik sanat ve sabır nedir yakından şahit olduk [emoji1]
Kadran bölümünden servis test ve mekanizmaların kasayla buluştuğu bölümlerin olduğu binaya geçildi. Tabi bundan önce sağolsunlar yeni çıkan koleksiyonun tamamının masaya serili olduğu bir odaya aldılar [emoji7][emoji7] herkes eldivenle kibar kibar saatlere bakıp masaya koyarken bizim ekibin her birinden bir minute repeaterın sesi geliyordu. Tabi eldiven falan hak getire bir daha ne zaman görecez bu modellerin hepsini bir arada [emoji23]
Minute Repeater ve Tourbillionları geçersek benim koleksiyondaki en beğendiğim saat perpetual calendar oldu. Hayran kaldım diyebilirim. Boyutları bir dress watch için çok ideal ve kibar hatlara sahip. Saatin ayarını sadece tepeden yapıyorsunuz başka hiçbir ayarlama tuşu yok. İleri ve geriye kurabilme imkanınız var. Perpetual calendarı sadece tepeden çevirerek ayarlama işkence gibi görülebilir ama çok çok hızlı istediğiniz tarih ayarlarına getirebiliyorsunuz. Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 19500€ etiketiyle de baya rekabetçi bir fiyata sahip.
Saatleri inceledikten sonra binada yer alan küçük müzelerini gezdirdiler tarihlerini ve önemli değere sahip saatleri gösterip anlattılar. Daha sonra tesisi gezdik. İşin en güzel ve hoşumuza giden kısmı biz arabayla gittiğimiz için sabahki kaçırdığımız turu zamanımız varsa akşam bize özel olarak tekrar yapacaklarını söylemeleri oldu. Tabi ki hemen yola koyulduk. Cidden saygı duyulacak bir tesis kurmuşlar. Üretim tezgahları montaj alanları araştırma geliştirme bölümleri hepsini hızlıca da olsa anlatıp gezdirdiler. Dediğim gibi daha sonra bu geziyle alakalı illa ki çok daha detaylı daha çok fotoğraflı bir başlık olabilir. Tesisten de birkaç fotoğraf koyup artık yazıyı bitiriyorum.
Balance wheel tezgahı ve çıkan ürün:
Servis bölümü
Ulysse Nardin Regatta yaratıcısı bilgisayarda saatin detaylarını gösterirken. Kolunda da bizzat kendi yarattığı saati:
Burası da montaj kısmı. Upuzun bir üretim bandı gibi düşünün. Fotoğrafta göründüğü gibi kapalı bir bant sistemi tüm odayı dönüyor her bölümdeki görevli ilgili parçayı ekleyip bir sonraki kısma aktarıyor.
Son olarak ilk Basel deneyimimde bu güzel tatili ve heyecanı yaşatan Bond, Cct ve Baran'a saygılarımı ve sevgilerimi sunarım[emoji1][emoji1]