Rolex Oyster Perpetual 34 114200 Kutu Açılışı

Merhaba,
Öncelikle satın alma sürecinde başını ağrıttığım abilerimin her birine tekrar teşekkür ederim.
Adettendir, önce tahminleri alalım


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Merhaba,
Tahminler ve kutu açılışına katkılarınız için teşekkürler. Benim kutu açılışlarımda saatin özelliklerinden çok alım hikayesi bulunuyor. Burada saat konusunda öyle bilgili abilerimiz, arkadaşlarımız var ki zaten saatin özelliğiyle ilgili ben 1 yazsam onlardan +2 bilgi gelecek. O yüzden biz Nomos başlığında da olduğu gibi alım hikayesine odaklanalım. (bkz : viewtopic.php?f=13&t=27399)
Bilenler bilir, bilmeyenler de şimdi yazdıktan sonra öğrenecektir. Saat hobimden çok çok önce başlamış olduğum forma hobim vardı. (bkz : http://besiktasformakoleksiyonu.blogspot.com) Bu uğurda takımım olan Beşiktaş’ın doğduğum yıl olan 1988-1989 sezonundan itibaren 100+ formasını toplamıştım ve bu her sezon üzerine koyarak devam ediyordu. Forma koleksiyonu kısmını –di’li geçmiş zamanla anlatıyorum çünkü özellikle evlendikten ve saat hobisine merak saldıktan sonra formalarıma çok zaman ve nakit ayıramaz oldum. Ülkede benden iyi koleksiyonerler var ve benim onlara erişebilmem için ciddi bir nakit ve zaman ayırmam gerekiyordu –ki ikisi de bende yok- Dolayısıyla hakkını vererek yapamadığım bir şeyi yapmama düsturundan yola çıkarak forma koleksiyonumu elden çıkarmaya karar verdim. Yaklaşık 1 haftalık süreçte İstanbul’dan bir koleksiyonerle anlaştım ve formalarımla vedalaştım. Buraya kadar TSF için off topic paragraf oldu.
Gelelim bu başlıkta bulunma sebebimize. Hayat ne gösterir bilinmez ama hayatım boyunca çok da elime geçmeyecek bir fırsatı “hakkını vererek” değerlendirebilme adına başladı araştırmalarım. (Burada tekrardan alım sürecinde tsf özerinden olsun, whatsapp üzerinden olsun, telefonla olsun başını ağrıttığım abilerime tekrar teşekkür ediyorum.) Bu bütçelerle ve mevcut saatlerimi düşünerek önce hedef markaları belirledim. Yolum 2 markaya çıkıyordu. Omega & Rolex. Markalar belirlendikten sonra işin daha zor ve aslında en keyifli süreci başladı. Modelleri belirleme, bilekte deneme ve tetiği çekme kısmı… İzmir’de zaman zaman forum içinde de serzenişte bulunduğum saate dair çok da seçeneğimizi olmaması beni iki adrese yönlendirdi. Külahçıoğlu ve Rotap.
Öncelikle Külahçıoğlu’na uğrayıp kafamdaki modellerin 34mm, 36mm ve 39mm’lik versiyonlarını denedim. İnce bileğe sahip olduğumdan ve saatlerim arasında bulunan Nomos (36mm), Seiko 5 (35mm) ve Swatch (37.5 mm) ’un da konforunu yaşadığımdan genele göre daha ufak görülen ve çok tercih edilmeyen 34mm’e yöneldim.
Daha sonra caddenin hemen karşısında bulunan Rotap’a uğradım. Amacım burada da kafamda belirlemiş olduğum model olan Speedmaster’ları denemekti ancak kafamdaki 2 model de (42mm çelik bilezikli klasik Speedmaster Moonwatch ve 39,7mm’lik versiyonu) mağazada bulunmadığından deneyemeden çıktım. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; Külahçıoğlu’ndaki yaklaşım 100 üzerinden 100’se Rotap’taki yaklaşım da 100 üzerinden ancak 50 olur. Gösterilen ilgi, alaka o kadar kötüydü ki saati bileğimde beğensem bile mağazadan çıkıp saati internet üzerinden almaya yönelecektim.
Bahse konu olan kutu açılışıyla ilgili internetten, yabancı sitelerden araştırmalarım sürerken birkaç abim de İstanbul’da beğenmiş olduğum saatle ilgili sağolsunlar koşturup duruyolardı. 1 haftalık arayışın ardından internetten ve İstanbul’dan bütçeme uyan ve içime sinen saat olmadığından saati Alsancak Dora Saat’ten almaya karar verdim. Rotap’ta görmediğim yaklaşımı, ilgili kendilerinde gördüm diyebilirim. Mağazanın elinde bulunan seçenekleri değerlendirirken vitrinde bulunan Speedmaster Moonwatch’u da gördüm ve bileğimde denedikten sonra net olarak Rolex’e yönelmeye karar verdim. Marka belli, model belli ancak kadran renginde de iki renk arasında gidip geldim. 1 tanesi benim almış olduğum mavi kadran, diğeri de olive green olarak geçen yeşil kadran. Yeşil kadranı mağazada denk getiremeyince ve daha da bekleyip süreci uzatmak istemediğimden mavi kadranlı Rolex Oyster Perpetual 34mm’lik saatimi aldım ve mağazadan mutlu bir şekilde ayrıldım.
Dün saatle ilk günümdü. Mağazadan beri bileğimde, uyurken dahi çıkarmadım
1 günlük kullanıcı olarak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki; şu ana kadar kullandığım en konforlu saat, en konforlu bilezik. Mavi kadrandaki ışık oyunlarını da suratımda tebessümle izleyip duruyorum.
Biraz uzun bir yazı oldu. Sıkılıp direkt olarak fotoğraflara geçenlere ve sıkılsa da sonunu getirip okuyanlara teşekkürler. Bundan sonra görsellere geçelim. Umarım herkes gönlündeki saati bileğinde görür…








Öncelikle satın alma sürecinde başını ağrıttığım abilerimin her birine tekrar teşekkür ederim.
Adettendir, önce tahminleri alalım



-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Merhaba,
Tahminler ve kutu açılışına katkılarınız için teşekkürler. Benim kutu açılışlarımda saatin özelliklerinden çok alım hikayesi bulunuyor. Burada saat konusunda öyle bilgili abilerimiz, arkadaşlarımız var ki zaten saatin özelliğiyle ilgili ben 1 yazsam onlardan +2 bilgi gelecek. O yüzden biz Nomos başlığında da olduğu gibi alım hikayesine odaklanalım. (bkz : viewtopic.php?f=13&t=27399)
Bilenler bilir, bilmeyenler de şimdi yazdıktan sonra öğrenecektir. Saat hobimden çok çok önce başlamış olduğum forma hobim vardı. (bkz : http://besiktasformakoleksiyonu.blogspot.com) Bu uğurda takımım olan Beşiktaş’ın doğduğum yıl olan 1988-1989 sezonundan itibaren 100+ formasını toplamıştım ve bu her sezon üzerine koyarak devam ediyordu. Forma koleksiyonu kısmını –di’li geçmiş zamanla anlatıyorum çünkü özellikle evlendikten ve saat hobisine merak saldıktan sonra formalarıma çok zaman ve nakit ayıramaz oldum. Ülkede benden iyi koleksiyonerler var ve benim onlara erişebilmem için ciddi bir nakit ve zaman ayırmam gerekiyordu –ki ikisi de bende yok- Dolayısıyla hakkını vererek yapamadığım bir şeyi yapmama düsturundan yola çıkarak forma koleksiyonumu elden çıkarmaya karar verdim. Yaklaşık 1 haftalık süreçte İstanbul’dan bir koleksiyonerle anlaştım ve formalarımla vedalaştım. Buraya kadar TSF için off topic paragraf oldu.
Gelelim bu başlıkta bulunma sebebimize. Hayat ne gösterir bilinmez ama hayatım boyunca çok da elime geçmeyecek bir fırsatı “hakkını vererek” değerlendirebilme adına başladı araştırmalarım. (Burada tekrardan alım sürecinde tsf özerinden olsun, whatsapp üzerinden olsun, telefonla olsun başını ağrıttığım abilerime tekrar teşekkür ediyorum.) Bu bütçelerle ve mevcut saatlerimi düşünerek önce hedef markaları belirledim. Yolum 2 markaya çıkıyordu. Omega & Rolex. Markalar belirlendikten sonra işin daha zor ve aslında en keyifli süreci başladı. Modelleri belirleme, bilekte deneme ve tetiği çekme kısmı… İzmir’de zaman zaman forum içinde de serzenişte bulunduğum saate dair çok da seçeneğimizi olmaması beni iki adrese yönlendirdi. Külahçıoğlu ve Rotap.
Öncelikle Külahçıoğlu’na uğrayıp kafamdaki modellerin 34mm, 36mm ve 39mm’lik versiyonlarını denedim. İnce bileğe sahip olduğumdan ve saatlerim arasında bulunan Nomos (36mm), Seiko 5 (35mm) ve Swatch (37.5 mm) ’un da konforunu yaşadığımdan genele göre daha ufak görülen ve çok tercih edilmeyen 34mm’e yöneldim.
Daha sonra caddenin hemen karşısında bulunan Rotap’a uğradım. Amacım burada da kafamda belirlemiş olduğum model olan Speedmaster’ları denemekti ancak kafamdaki 2 model de (42mm çelik bilezikli klasik Speedmaster Moonwatch ve 39,7mm’lik versiyonu) mağazada bulunmadığından deneyemeden çıktım. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; Külahçıoğlu’ndaki yaklaşım 100 üzerinden 100’se Rotap’taki yaklaşım da 100 üzerinden ancak 50 olur. Gösterilen ilgi, alaka o kadar kötüydü ki saati bileğimde beğensem bile mağazadan çıkıp saati internet üzerinden almaya yönelecektim.
Bahse konu olan kutu açılışıyla ilgili internetten, yabancı sitelerden araştırmalarım sürerken birkaç abim de İstanbul’da beğenmiş olduğum saatle ilgili sağolsunlar koşturup duruyolardı. 1 haftalık arayışın ardından internetten ve İstanbul’dan bütçeme uyan ve içime sinen saat olmadığından saati Alsancak Dora Saat’ten almaya karar verdim. Rotap’ta görmediğim yaklaşımı, ilgili kendilerinde gördüm diyebilirim. Mağazanın elinde bulunan seçenekleri değerlendirirken vitrinde bulunan Speedmaster Moonwatch’u da gördüm ve bileğimde denedikten sonra net olarak Rolex’e yönelmeye karar verdim. Marka belli, model belli ancak kadran renginde de iki renk arasında gidip geldim. 1 tanesi benim almış olduğum mavi kadran, diğeri de olive green olarak geçen yeşil kadran. Yeşil kadranı mağazada denk getiremeyince ve daha da bekleyip süreci uzatmak istemediğimden mavi kadranlı Rolex Oyster Perpetual 34mm’lik saatimi aldım ve mağazadan mutlu bir şekilde ayrıldım.
Dün saatle ilk günümdü. Mağazadan beri bileğimde, uyurken dahi çıkarmadım

Biraz uzun bir yazı oldu. Sıkılıp direkt olarak fotoğraflara geçenlere ve sıkılsa da sonunu getirip okuyanlara teşekkürler. Bundan sonra görsellere geçelim. Umarım herkes gönlündeki saati bileğinde görür…







