Bu kadar karamsar olmak lazım mı diye düşünüyorum ama yakın gelecekte dünyanın siyasi tablosunun da ciddi olarak değişeceği kabul edilmesi gereken bir gerçektir.
Aslında Avrupayı bu duruma düşüren nedenler, ırkçı ve dinci yaklaşımlar, yaşlanan tutucu nüfus ve bunun tam tersi bir hava sergileyen, yokluk ve savaş görmemiş gençler, avrupa birliği süreci ve bu süreçte avrupaya dahil olan başta Yunanistan ve Kıbrıs Rumları gibi Avrupa kriterleriyle hiçbir alakası olmayan ve İtalya kısmen dense de Portekiz ispanya gibi Almanya ve Fransa seviyesine gelmesi çok zor olan ülkelerin bu sisteme dahil olması ve kaynakların son derece savurganca harcanmasıdır. Avrupa birliğinin 1980 lerde tel tel dökülen (yani dökülen İtalya ama Türk lirasının da durumu pek parlak sayılmazdı), Türk parasıyla alışveriş yapılabilen İtalyayı nasıl ayağa kaldırdığı ve zenginleştirdiğine ben dönem dönem şahidim.
Tabii politikacılar yine baş rolde. Ancak esas olarak bu süreci hızlandıran neden bence teknolojideki amansız gelişme, haberleşme ve bilişim teknolojilerinin müthiş bir ivme ile her türlü değerin kolayca ayak altına alınabileceği ekonomik ve paraya dayalı manipülasyonlara fırsat sağlayan bir ortam oluşturmasıdır.
Burada belirtmek ne derece yerindedir ama Karl Marx kominizme rehber olan kitapları Kapitali yazarken, İngiltere sanayi devrimi ve takip eden süreçte özellikle orta yaşları dahi göremeyen çocuk işçilerin nasıl sefalet içinde çalıştığını, yaşadığını ve öldüğünü dramatik biçimde tasvir eder. 2. Dünya savaşına yol açan yıkımın, Yahudilere ve insanlığa karşı işlenen suçların temelinde de ekonomik manipülasyonlarla ülkelerin çökertilmesi yatmaktadır. Hitlerin Alman ulusundan gördüğü büyük desteğin altında yatan en önemli unsur budur.
Bu gün milyonlarca dolar maaşlı ve primli CEO sistemleri dünyanın ekonomik temelini sarsmak için ellerinden geleni yapmakta, vahşi kapitalizmin bütün gerekleri acımasızca yerine getirilmektedir. Doğal olarak bunlar sayfalarca değerlendirilebilecek konular.
İngilizler ve Avrupanın başlıca ülkeleri asırlarca dünyayı sömürmüşlerdir. Hala da sömürmeye çalışmaktadırlar. Sorun artık sömürgelerin, gelişen teknolojiler ve seyahat imkanları sayesinde çok küçülen dünyamızda, ne olduğunu anlaması ve var olmaya çalışmalarıdır. Herkes insan gibi yaşamak istemektedir.
1990 yılında Norveç ve İsveçli dostlarımla Norveç de yaptığımız bir toplantıda, dünyada sınırların artık korunamaz olduğunu, gerek gelişmekte olan ülkeler gerekse diğer üçüncü dünya ülkelerinin haberleşme teknolojileri sayesinde her şeyi bir biçimde algıladıklarını, bunun amansız bir talep ve özlem yarattığını, sınırlı ve yaşlı nüfusuyla Avrupalıların ne yaparlarsa yapsınlar bu baskının önünde dayanamayacaklarını ifade etmiştim. Tek istisnası Almanlar ve İngilizlerdir. Gerekirse aynı inatla yine karşı karşıya geleceklerdir.
Bu baskı göçmenler ve ucuz emekle ateşi Avrupaya taşımıştır. Doğal olarak belli refah seviyesindeki ücretli çalışan Avrupalı, yüksek teknoloji ve kalifiye işçilik gerektiren işler dışında, yerini, daha düşük ücretlerle ve daha fazla süre çalışan umarsız göçmenlere devretmek zorunda kalmaktadır. Son derece küçük ücretlerle işçi çalıştıran Çin, Hindistan gibi ülkelerdeki ucuz işçi virüsü her tarafı etkisi altına almıştır. Ama bir sorun var. Alım gücünü düşürerek ucuza üretiyor ve daha fazla kar peşinde koşuyorsunuz. Ama yayılan bu virüs nedeniyle gittikçe daralan alım gücü ve krizler sonunda sizi de etkiliyor ve mal satamaz hale geliyorsunuz. İşte kısır döngü burada.
Aslına bakılacak olursa bugün Türkiyede dahi aynı durum söz konusudur. Üniversite mezunları işsizdir. İş bulanlar mütevazı rakamlarla yaşam kavgası vermektedirler. Ancak nüfusun artması gerektiği sürekli tavsiye edilmektedir. Acaba neden?
Bir dünya savaşı riski 2. Dünya savaşı ile bence sona ermiş, ancak bölgesel ve gerilla türü savaşlar da Vietnam ve Irak gibi savaşlarla sıkışmıştır. Bundan sonra olacaklar ya zaten çevre felaketlerine kaynak olan kirlilikle ağır ağır felakete doğru sürüklenen dünyayı, tamamen dönüştürecek ve teknolojik ağırlıklı yaygın bir çatışma ortamı gelişecek ya da tek görüşlü ve belli odaklardan idare edilen bir dünya düzeni oluşturulacaktır.
Bence Amerika son çare olarak bunu görmekte ve hepimizin tanık olduğu düzenlemelerle altyapısını oluşturmaya çalışmaktadır. Aksi durumda zaten gerçek gücün Doğu ve Uzak Doğuya geçeceği herkesçe kabul görüyor.
Ne diyelim, beyler, saatlerimizi ayarlayalım. Tarihi ve özellikle 2. Dünya savaşı belgesellerini izlemek için. Zaman geçiyor ve gelecek çok şeye gebe....

"I fear the day when the technology overlaps with our humanity. The world will only have a generation of idiots." Albert Einstein