Heyecan ve keyif konusunda sana katılıyorum. Bundan bir iki sene önce bir saat almıştım markası lazım değil. Nasıl bir özen bir koruma bir itina gösteriyorum ki sorma. Sonra başka bir saat aldım. Işıl ışıl parlıyor bakmaya doyamıyorum kolumdan çıkarmadan birlikte yatağa giriyorum ki şaka değil. Geçen karşılaştım çekmecenin birinde, iki saatte ne kadar çirkin geldi bilemezsin. Ya ben kimleri koluma takımışım bu ne rezalet dedim kendi kendime.
İşin ilginç yanı uzun zaman sonra karşılaştığınız arkadaşlarınıza, kolumda şu kadar değeri olan bir saat var dediğinizde inanmıyorlar ki hoşuma giden tarafı budur. Konu oluyor çünki
Bir de en çok beğendiğim ve sevdiğim manken Cansu Dere'dir. Kendisini tanıyorum da bir kaç defa oynadığı setlerin efektlerini bizim şirket hazırlamıştı. Efekt tasarımında yönetmenle birlikte çalışmıştık bir kaç ay. Sonlara doğru koluna Rolex saat takıp sete geliyordu. Daha doğrusu kolunda Rolex saat olduğunu farketmiştim diyelim. Çok etkileyici gözüküyordu. Ve sanki, pırıl pırıl parlayan pırlanta taşlı saatini göstermek ister gibi davranıyordu. Zaten kendisine bayılıyordum, bir de böyle etkileyici bir saat görünce kolunda elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Rolex takıntısı ordan geliyor olabilir.
