Eylül 2017'de aldığım ve bu süre zarfında bolca fotoğrafını paylaşarak foruma illallah dedirttiğim, Oris Big Crown 1917 LE için ufak bir kullanıcı incelemesi hazırlamak istedim. Saatin hem tasarım olarak, hem de havacılık tarihi ile bağlantılı hikayesi sebebiyle bu ilgiyi hakettiğini düşünüyorum.
Alım Süreci:
Aslında Oris'in 2017 yılında reissue modellere ağırlık vereceği bilgisi, Aquis TSF'yi almaya gittiğimde, sevgili Nuri Karamanlı (Tempus) tarafından kulağıma fısıldanmıştı. Sonrasında aquis'in heyecanı ile konu unutuldu, gitti; ta ki Basel 2017'ye kadar. Fuarda Oris'in Chronoris ve 1917 için tanıtım düzenleyeceğini biliyordum. Worn&Wound ve Monochrome yazılarını okuduktan sonra, bitirici vuruş Nuri'den canlı tanıtım fotoları ile geldi. (Sağolsun kendisi reissue zaafımı çok iyi bilir.) Gelecek ilk saati alacağımı hemen kendisine söyledim ve ön siparişi verdim.
Nisan ayında numune olarak gelen "212" limit no’lu, şu an NzmOkur arkadaşımızda bulunan saati incelemek için Tempus'a adeta ışınlandım. Tesadüf eseri Bond oradaydı ve sohbet muhabbet ile modelleri uzun uzun inceledik. (Arada Burak'ın kolunda gördüğüm, Sevgili Afl'ye ait PP 5146'yı inceleme/fotoğraflama şansım da oldu ama şu an paylaşıp tüm dikkatleri onun üzerine çekmek istemiyorum.) İnceleme sırasında İsviçre'den gelen ve "numunelerin henüz satışa çıkarılmaması" gerektiğine ilişkin mail neticesinde, elim boş olarak, "216" kodlu Anadolu Yakası'ndaki evime döndüm. Zaten Avrupa'yı oldum olası sevmem.
Nihayet Eylül ayına gelindiğinde üç adet 1917'nin gümrüğe girdiği ve bayilerden önce istediğimi seçebileceğimi öğrenince; giriş işlemleri yapılır yapılmaz, No: 112'yi kadroya ekledim.
Tarihçe:
Oris kurulduğundan beri Hölstein'da faaliyet gösteren bir firma ve buradaki arşivlerde yapılan çalışmalar sırasında bulunan bir katalog, havacılık geçmişlerine ilişkin iki detayı ortaya çıkarmış.
Birincisi, Louis Bréliot tarafından İngiliz Kanalı üzerinden yapılan ilk başarılı uçuşa (25.07.1909) ithafen üretilmiş, kapağına kabartma olarak Bréliot Uçağı işlenmiş bir adet cep saati;
(Crownwatchblog’dan alıntıdır)
İkincisi ise, aslen cep saat olarak üretilmiş, sonrasında boynuzların kasaya lehim yapılması ve eklenen deri kayış ile kol saatine dönüşen ve kayıtlara Oris'in ilk pilot kol saati olarak geçen Big Crown 1917;
(ABloToWatch’tan alıntıdır)
Ulrich Herzog'un belirttiği üzere; "Oris'in ilk pilot saatini, uzun yıllardır bilindiği gibi 1938 değil de, 1917 yılında üretmiş olduğunu keşfetmek bizim için çok ilginç bir deneyim oldu. Bu keşfi havacılık tarihine güzel bir not olarak eklemek ise ancak limitli bir modelle mümkün olabilirdi." Bunu pazarlama stratejisi olarak da düşünebilirsiniz, yıllardır arşivlerde çalışanların beceriksizliği olarak da. Bence her iki durumda da firma takdiri hak ediyor. Hem hatalarını kabul etmişler; hem de başarılı bir iş çıkarmışlar.
Düşünce ve Yorumlar:
Oris reissue saatlerde mümkün olduğunca aslına sadık kalmak istiyor. Gerçekten yeni üretilen limitli modelde de orijinal saate öylesine sadık kalınmış ki, şaşırmamak elde değil. Tabi kullanıcı açısından bu durumun olumlu/olumsuz tarafları mevcut.
Saati kullandığım süreçte ilk dikkatimi çeken, "pebble-shaped" kasası, içe doğru kıvrılan bezeli ve "bubble-shaped domed" safir camı sayesinde olduğundan(40mm) çok daha küçük bir saat, hatta dress watch hissi vermesi oldu ki, benim gibi ince bilekli biri için bulunmaz nimet. (Daha önce kullandığım Rado Couple (37mm) ile neredeyse aynı hissiyat.) Pilot saatlerine has "onion-shaped" tepe bile bu durumu değiştirememiş. Almayı düşünen arkadaşların mutlaka deneme yapmasını tavsiye ederim. Bilekler kalınsa küçük durabilir.
Rivetli deri kayış ince ve zarif; Kutu içeriğine dahil ikinci "bund" kayış ise saate biraz daha spor ve güçlü bir hava katıyor. Ben ayrıca Dostum Mlm'ye minimal siyah kayış yaptırdım ve etrafımdaki bir çok itiraza rağmen, saate yakıştığını düşünüyorum.
Gümüş kadran, katedral tasarımlı mavileştirilmiş kollar, tren rayı şeklinde dizayn edilmiş chapter ring, uzun süre dayanıklı mavi lume, arka kapakta firmanın ilk logosu olan OWC (Oris Watch Company) damgası kullanılması saatin retro tasarımına katkı sağlamış. Özellikle boynuzlarda inceliğin korunması ve orijinalindeki lehimlenmiş olan tasarımın benzerinin uygulanması, köklere olan bağlılığın göstergesi olmuş.
(ABlogToWatch’tan alıntıdır)
İçe doğru bombeli camın, yanlardan bakıldığında ya da fotoğraflandığında, arabik rakamlara olan etkisi bana her seferinde Salvador Dali'nin "Melting Clock"unu hatırlatıyor. Ufak bir not olarak eklemek istedim.
Hepsi iyi güzel de, eksileri yok mu? Elbette var; Kalibre 732. Aslen SW200-1 olan bu mekanizma 38 saat rezerve sahip, dayanıklı ve güvenilir bir kalibre ve bir o kadar da sıradan. Keşke sadece kurmalı olsaydı diyen makaleler okudum ama ben rotor sevenlerdenim.
Kasa çoğunlukla polished yüzeylerden oluşuyor. Dolayısıyla çizilmeye müsait, özellikle arka kapak.
Saat mümkün olduğunca orijinaline uygun olarak üretildiği için ayar yapmak biraz zor. Sebep ise tepenin üst kısmında bulunan buton. Sadece o butona basarak saati ayarlamak mümkün ve bunun için koldan çıkarmak gerekiyor. Genel işlevsellik açısından eksi puan olarak görülebilir. Ben solak olduğum için, zaten tüm saatlerimi koldan çıkarıp ayarlamak zorundayım; değişen bir şey olmadı. Sağ elini kullanan arkadaşlar düşünsün.
Son tahlilde, saatin genel etkisi hakkında ABlogToWatch sitesinde yazılmış tek bir cümle bir çok şeyi özetliyor.
"Honestly, if the case wasn't so highly polished, it would be easy ‘to mistake this for an actual vintage watch’ from a distance."
Kim bilir, belki içinizde retro bir pilot vardır ve alttaki fotoğrafta poz veren Oskar Bider gibi öncülere selam çakmak istersiniz.
Herkese Selamlar.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi