Eterna yazdı:Yurt içinden saat alınmaz ise bu ülkedeki saatçilerden bir şey istemeyecek, beklemeyeceksiniz bir daha. Buradaki saatçiye bir kuruş kazandırma, sektöre bir gram katkın olmasın, yurt içinden saat alınmaz de, eee sonra?
Eleştirinize katılmıyorum. Sektör çalışanlarının %99'u amiyane tabirle uçanı kaçanı, bulduğunu öpme derdinde. Daha fazla kar için moda markalarını göklere çıkaranlar; aşırı kar marjı peşinde koşanlar; etikete %50 ekleyip sonra %40 indirim gösterip asıl fiyatından daha pahalıya satanlar; bakla çıkarma, pil değişimi gibi elinden biraz iş gelen ortalama bir vatandaşın becerebileceği ufak tamirat işlerini beceremeyip üstüne üstlük saatleri çizenler, bozanlar; tamir bahanesiyle orijinal parçayı çıkarıp uydurma bir parça takanlar; "bak bu indirimi sadece sana yapıyorum" yalanını gözünün içine baka baka söyleyenler; açık seçik çizik saati satmaya çalışıp "fabrika çıkışı böyle efendim" diyenler; haksız olduğunu kabullenmeyip üste çıkmaya çalışanlar; saati sanki kendi eliyle üretiyormuşçasına, bir Voutilainen edasıyla bilirkişi tavırları; müşteri biraz dersine çalışmış ya da bilgili bir tip olunca kaçamak ve saygısız davranışlar; kolundaki saate göre değişen tavırlar; kendi sektörüne olan saygısızlığı, sektördeki yenilikleri takip etmemeler; gelecek veya geçerli modeller üzerine tamamen palavra fikirler, üfürmeler; kendi kolundaki Fossil'e bakmadan Omegalara, Breitlinglere fütursuzca, saygısızca, cahilce eleştiri yapanlar; bilmediği veya çok yaygın olmayan bir dünya markasını hadsizce kötülemeler; "Patek abartılıyor abi yea" tavırları; satış için gerekirse "Fossil'i Rolex üretiyor ablacım" gibi ahmakça ifadeler; internetten yarı fiyatına ürün alanlara hakaretler; belirli bir model üzerinde 3-5 cümleyi geçemeyen fikir birikimi... İnanın sabaha kadar daha binlerce sebep sayılır. Sektörün hali; ülkenin, insanımızın özeti. Sizin yolunuzu tercih etsek, bu sefer de "ulan 3 kat fiyat çektim, enayiler hala benden alıyor, bari 5 kat çekeyim" diyecek, sektörün çoğunluğunu oluşturan güruh.
Bazı sektörlerde gereksiz görülebilecek fiyat artışı, işletmeci açısından gerekli bir hamle olabilir. Ancak maalesef kafelerden bahsetmiyoruz burada, bu adamlar saatçi. Sektöre katkı yapması gerekenler, yön vermesi gerekenler onlar; bizler değiliz. Kaç tane saatçi esnaf her yıl dünyanın dört bir yanında yüzlercesi düzenlenen etkinliklere katılıyor? Hangi saatçi bizzat İsviçre'ye, Japonya'ya, Almanya'ya gidip sektörün nabzını tutuyor? Kaç tane saatçi Türkiye'de bir saat fuarı veya etkinliği düzenlenmesi için gerekli mercilerle görüşmeler yapıyor, elini taşın altına koyuyor? Kaç saatçi ücretsiz tanıtım günleri düzenliyor? Kaç saatçi özel, şahsi tanıtım için gönüllü katılımda bulunuyor? Kaç tane saatçi gelecek nesiller için kurslar, seminerler düzenliyor ya da sektörde dünyanın önde gelen kişi ve kurumlarıyla irtibata geçip davette bulunuyor? Hangi saatçi sektörde parlak fikirleri olan vatandaşın önünü açabilmek ve sektöre katkıda bulunabilmek için, destek amacıyla devletin kapısını çalıp baskı yapıyor? Hangi saatçi saçma sapan Çinli bir markayı kısa yoldan satın almak yerine; gerekli ar-ge, teknoloji ve diğer bağıntılı alanlarda sorumluluk alıp, yatırım yapıp, ülkeye ve kendine katkı sağlamak için çalışıyor? Sektör hala öyle ya da böyle dönüyorsa, bir elin parmağını geçmeyecek olan ahlaklı, saatin ve zamanın değerini bilen, işini on yıllardır severek yapan, sattığı ürünün arkasında duran gerçek saatçilerin hatrına dönüyor. Bizler burada bir avuç insanız, sektörü kurtarmak bizim değil, sektörde aktif rol oynayan saatçilerin, distribütörlerin, butiklerin ve sektördeki kişilerin görevi. Saatçi, bir ürünü satıp günü kurtarma derdine düşmek yerine; bu hobiyi, sevgiyi hem ülkesi için, hem sektörünün geleceği için, hem kendi çocukları için, hem ticaret ahlakı için, hem de kendi yarınları için aşılamazsa, bizlerin yapabileceği pek bir şey kalmamış demektir. Ben giderim, bakarım, sorarım, yoksa çıkar yurtdışından alır gelirim. Bu kadar basit. Dolar ve Frank olmuş 4 lira, Euro olmuş 4.5 lira, Sterlin olmuş 5-5.10 lira. Ekmeğin bile neredeyse dolarla alındığı şu ortamda, kendi bindikleri dalı kendi elleriyle acımadan, yarını düşünmeksizin fütursuzca kesenlere acımak biraz garip kaçıyor benim nezdimde.
Her konunun bağlanmak zorunda olduğu nokta olan siyasete bulaşmadan, kısaca toparlamak gerekirse; sektördeki aktif kişiler ne zaman cin olmadan adam çarpmaya çalışmaz, ne zaman dünya standartlarında eleman yetiştirir, ne zaman belirli bir model üzerine "o ii deil yea" dışında bir fikir sunabilir, ne zaman o model hakkında oturup dakikalarca konuşabilecek düzeye erişir, ne zaman sektörün nabzını tutar, gelişmeleri canhıraş şekilde takip eder, ne zaman kendine ve işine olan saygısıyla beraber oturup ciddi ciddi araştırma yapar, ne zaman vatandaşı 'silkeleme' huyundan vazgeçer, ne zaman kar marjlarını makul seviyelere indirir; işte o zaman sizin cümlelerinizi hepimiz söylüyor, savunuyor oluruz.
Saygılar.
Tutto ha una maniera.