TSF - Türkiye Saat Forumu - Dünya'nın En Çok Ziyaret Edilen Türkçe Saat Sitesi

Benim bu konuda söyleyeceğim şeyleri zaten çoğu arkadaş söylemiş. Çoğu forum üyesi belki de hepimiz mekanik saatleri daha çok seviyoruz. Ama hepimiz quartz seviyor olsaydık, bu forum bomboş kalırdı. Çünkü quartz bir saatin burada görünüşünden başka ne konuşuyoruzki?(elektro mekanik vs. hariç) Ne mekanizmasını konuşabiliriz, ne komplikasyonlarını(ancak sayarız şunu ölçüyor bunu ölçüyor diye) ne sapmasını, ne tarihini; hangi saattin, mekanizmanın geliştirilmiş hali olduğunu, ne 20-30 yıldır çalışan bir mekanik saat gibi anılarını, hiçbirşeyini konuşamayız quartz bir saatin. Ancak bir cep telefonu gibi; bence spor/klasik bir saat işte görünüşü güzel/çirkin... Bir de pusulası, termometresi vs. var deriz, ancak bu özellikler de quartz bir saatte hiç etkileyici olmuyor sadece fazla özellik olması "iyi" oluyor. Quartz saate karşı değilim, bazılarına hatta quartz tavsiye ederim sapmadan rahatsız olacaklarsa. Ama quartz saatler mekanik saatler kadar üzerine çok fazla muhabbet edilebilecek saatler değil. Bu yüzden de forumda çok fazla rastlamamak doğal. Hakkında en çok konuşulacak quartz saatte Casio F-91W'dir bana göre (:

Özetle, bu günlerde otomatik orient saat kullandım ayarda yaptırdım ama ayda 5-6dk hep ileri gitti. Trenle gidiyorum bizim işler hep son andır bilirsiniz o yüzden belli günlerde ne kadar ileri diye hesap yapardım kaçırmayayım diye! asl olan zamanın doğruluğu değilmidir. Kolumda sanat eseri diye işini iyi yapamayan bir nesnemi taşıyayım ki yerinde herşey bir sanattır, yoksa ruhsuz olarak adlandırılan zaman mevhumunu tam yansıtan işinin ehlini mi taşıyayım? ben ikincisini taşıdım yenilerde rahat ettim buda böyle biline!

clk yazdı: Ancak, bu tamamen saat müsterilerinin sahsi zevkleri ve secimleri ile alakali bir olgu. Kimisi zamani tutan aletin mekanik olmasini, bütcesi el verdigince komplike olmasini ve saatinin aynen bir canli gibi hareketli olmasini talep ederken diger bir kisim zamani dogru tuttugu sürece mekanizmasinin cokta önemli olmadigi ve maliyetinin ön planda oldugu konusunda yogunlasiyor.

Farkli fikirlerin paylasilmasi güzel.

tamam

Hattat Necmeddin Okyay'ın eserlerini mekanik saate, bilgisayarımızın klavyesine basarak yazdığımız yazıları da quartz saate benzetecek olursak birincisinin bir işe yaramadığını, ikincisinin çok daha mükemmel olduğunu söyleyenler olacaktır. Böyle şeylere inanmayınız.

Tarihin ve sanatın günlük hayatta doğrudan bir karşılığı yok gibi görünür, oysa daha dikkatli bakmakta fayda vardır. 40 yıllık Tissot saatim günde 10 saniye ileri gitmekte. Demek ki saatten saate fark vardır. Kötü örnek, örnek sayılmaz. Kötü bir örnekten yola çıkarak aynı sistemle çalışmaktan başka bir paydaları olmayan koca bir yapıyı eleştirmek de kanımca doğru değildir. Yoksa cep telefonunda dahi saat var, boşuna tartışmayalım, kolumuzda ayrıca bir saat taşımaya gerek var mıdır? Kimine göre yoktur. O kişiler de zaten saat taşımıyor. Kolunda saati olan insan gözümde/gözümüzde muteber bir insandır, aksini söyleyeni önce ben ayıplarım, başka başka fikirlere, "beni hor görüyorlar" demeye gerek yoktur.

Plastik aksama haiz, kişiye özel çalışmayan, hiç kimseye ait de ol(a)mayan dijital bir saat ile mutlu olunuyorsa, arif olana "o mutluluk daim olsun" demekten başka ne demek lazım gelir?

Fakat başka bir yönü daha var, alttan alta hissedilen ve açıkça söylenmeyen, benim de rahatsız olduğum ve yazmaya iten şey nedir?

"Efendim ben Elif Şafak ile idare ediyorum, Dostoyevski'ye gerek yok, Tolstoy okumadım, Refik Halid kimdir bilmem, vaktiyle Yahya Kemal'in bir şiirini uzaktan duydum" demekle de bir bir istasyona varılamıyor. Varılır belki ama o istasyonda kimler var, onu bilmek gerek. Reşat Nuri, Sait Faik okumaya gerek duymayan, çoksatan yeni yazarların ıvır zıvır kitaplarıyla da pekala hayatını idame ettiren, ömründe Ayasofya'yı, Süleymaniye'yi, Britisih Museum'u, Simthsonian Enstitüsünü, çeşitli Arkeoloji Müzelerini, Library of Congress'i görmemiş, parasını verip de günlük gazete almamış, hiç John Berger okumamış kimseler de pekala yaşıyor, nefes alıyor, paraya para demiyor. Kimseye kızmayız gücenmeyiz, daha iyisine niye talip olmuyor, ufkunu neden daha geniş tutmuyor, neden paradan başka bir şey düşünmüyor diye serzenişte dahi bulunmak manasız çünkü. Hayat yavan da olsa geçip gidiyor, yeri boşalanların yerine bir başkası geliyor. Bu duruma işaret etmek hor görmek değildir, sadece bir durum tespiti sayılır. İstanbul'da 16 Aralık akşamı bir başkonsolosun hazır bulunduğu, dünyanın en kıdemlı en saygın etkinliklerinden biri olan World Press Photo 2010 açılışına eğer 10 milyonluk bir şehirde gele gele 40-50 kişi katılıyorsa kimseyi hor görmeyelim zaten.

Şunu da geçmeyelim, zaman diye biteviye dürtüklenen gariban mevhum bir standarttan gayrı bir şey değildir. Yani kuru bir mevhumdur (bkz. Jay Griffiths. Bu 'zaman' sabah erken işe gitmeyi, vaktinde dükkanı açmayı sağlar, öğle tatiline çıkmak, uyumak, yemek yemek gibi düz ihtiyaçların ötesine götürmez.

Ancak başka bir 'zaman' daha var. Onu da aramak gerekli. Öyle ha denince bulunmuyor, bir yerden bir yere götürmüyor, parayla da satılmıyor.

Pil işte. Çevreye zararlı bir ürün. Diğeri mekanik. Pilsiz çalışıyor. Mekanik yada kurmalı saatler de bu teknoloji devrinde çok hassas bir şekilde zamanı gösterebilmeliler. Yani kurmalı bir kol saati bundan 20 yıl önceki kurmalı kol saatinden daha hassas olmalı. Bu yönde çalışmalar var mı? 40 yıllık Tissot mekanik saat günde 10 saniye ileri gidiyorsa bugün günde 2-3 saniye ileri gidenleri yapılabilmeli... Bu yönde saat üreticileri çalışıyorlarmı? Yani kurmalı saatlerin günde daha az sapma göstermesi için yapılan bir çalışma var mı? Bilgisi olan bu konuda cevap yazarsa sevinirim.

Bir diğer merak ettiğim konu, saat forumunda mekanik, kurmalı saat seven ve kullanan arkadaş çok. Peki niye saatçilerde 2010 model, 2011 model kurmalı kol saati bulunmuyor? Saat endüstrisi kurmalı kol saatlerini gözden çıkardımı? Kurmalı kol saati üreten saat markaları var mı?

Alan abi nerdesin?

2. paragrafa yanıt vereyim, genel olarak, kurmalıdan ziyade otomatik saatlere daha çok talep var ancak günümüzde hala kurmalı saatler üretiliyor ve en yaygın olarak kullanılan mekanizmata eta unitas kalibre. Mesela Steinhart TSF SE de kurmalı. Birçok markanın model gamında kurmalı saatlere rastlayabilirsiniz.

Ben de quartz saat de kullanıyorum mekanik de. Quartz olarak biraz daha komplike saatler, yani Tissot t-touch veya Seiko kinetic gibi saatler kullanıyorum. Bu anlamda biraz komplike şeylerden hoşlanıyorum. Ama mekanik saatlerin yeri gene de başka.
Quartz saatlerin hemen hepsi seri üretim. Bir ürün seri üretime geçtiğinde maliyeti düşer ve miktarı artar. Quartz saatler ilk çıktığında o zamanki mekanik saatlerden daha pahalıymış bir yerde okuduğuma göre fakat sonradan ucuzlamış.
Mekanik saatlerin de bazıları seri üretim bazıları ise el yapımı. Üst seviye markaların ise hemen hepsi elde üretiliyor (Mekanizma ETA olsa bile her bir parçasına kadar elden geçirilerek modifikasyonlar yapılıyor ve hassaslık artırılıyor). Bu da makina dokuması bir halı ile el dokuması bir halının farkı gibi birşey.

Dedemden kalma bir Omega saat vardı. Saat doğru çalışmıyordu. Omega'dan araştırdığımda saatin 1969-1972 yılları arasında üretildiğini öğrendim. Tabi dedemin ne zaman aldığını bilmiyorum ama saat yaklaşık benimle yaşıt. Uzun yıllar çalışmamıştı ve kurunca çalışmaya çalışıyordu ama tik tak sesi garipti. Daha çok ting tang eklinde ses çıkarıyordu. Neyse uzatmiyim. Omega servisine verdim saati ve vasfını yitirmiş parçaları değiştirilince saat çok dakik bir şekilde çalışmaya başladı. Söylemek istediğim şey, onca yıl geçmiş olmasına rağmen halen saatin her parçasının üretiliyor olması beni çok etkiledi. Bozulan 10 yılllık bir Seiko saatimin ise devresini bulmakta çok zorlandılar. İş elektroniğe vurulunca ilerleme çok hızlı oluyor ve kısa zamanda yeni modeller üretilip eski modellerin üretimi durduruluyor.

Bir tanıdık, pilli saat taktığı zaman rahatsız olduğunu söylerdi. Belki psikolojik belki değil ama quartz saatlerin içinde, mikro da olsa elektrik akımı dolaşıyor. Bu kadar elektronik eşyanın içinde yaşadığımız bu zamanlarda mekanik ve dünyada elektrik kalmadığı zaman da çalışabilecek bir mekanizma olması bana çekici geliyor. Wild West filmini seyredenler olmuştur, Will Smith in oynadığı. Belki o filmi de benimle aynı sebepten dolayı sevenler olmuştur.