Yeni bir inceleme ile karşınızdayım.
Pazar günü biraz gezmek için Efe ile Akmerkez'e gittik. Bir saatçiye girmeden Akmerkez'den çıkmak da olmazdı.
Bu sefer kendimize hedef olarak Rolex'i seçtik ve birkaç model inceledik.
İncelediğimiz modeller Submariner SS (yeşil bezelli), Sea Dweller Deep Sea, Milgauss, Datejust (yeni ve sanırım 42 mm çapa sahip) ve GMT Master 2.
Benim ilgim Submariner ve Sea Dweller üzerine yoğunlaştı. Efe de Milgauss ve Datejust'ı inceledi. GMT Master ise biraz öksüz kaldı.
Birkaç farklı konu üzerine izlenimlerimden bahsedeceğim. Öncelikle saatlerden başlıyorum.
Sık sık belirttiğim üzere Rolex pek hazzettiğim bir marka değildir. Kalite makine vs konularda saygım sonsuz ama özellikle hep aynı olan tasarımları ve (sıkıntılı olabilecek) kullanıcı kitlesi ile "Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli..." diyebileceğim bir marka.
Rolex'in en çok beğendiğim modeli yeşil bezelli Submariner'ı inceledikten sonra ise bu fikirlerim değişti.
Fırsatınız olursa Rolex Submariner'ı mutlaka deneyin. Zaten güzel olacağını biliyordum ama bu kadar şık duracağını ve konforlu olacağını hesap edememiştim.
Saat çelik, kordon da çelik. 300 m WR de eklenince ağır bir saat ortaya çıkacaktır diye düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Saat o kadar hafif ki titanyum olmasından şüphelendim. Hafifliği bir yana, inanılmaz konforlu bir saat. Kolda varlığını hissetmiyorsunuz. Daha geçen hafta denediğim PO'nun yarısı ağırlığında desem abartmış olmam.
SM konforunun yanında gerçekten çok şık bir saat. Vitrinde de zaten şık duruyordu ama kolda duruşu gerçekten çok daha farklı. 40 mm çap artık küçük sayılabilir ama kalın bileğimde gerçekten çok güzel durdu.
Büyüteçli tarih göstergesi ise çok güzel bir ayrıntı. Basit ama güzel düşünülmüş. Tissot ve Hamilton'umda da olmasını siteyeceği bir özellik.
İncelemeyi bir görselle şenlendirelim:
Saatin liste fiyatı: 8.000 CHF. İndirimli (!) peşin fiyatı ise 10.800 TL.
Gelelim Sea Dweller Deep Sea (SDDS) incelemesine.
SDDS tam 3900 m WR özelliğine sahip. Hemen bir resim ekliyorum:
Saat alışılmış Rolex ölçülerinin dışında: Çapı tam 43 mm ve kalınlığı da 3900 m WR nedeniyle bir hayli fazla. (Submariner: 300 m )
Saati vitrinde gördüğümde çok hantal ve kaba bulmuştum. Kalınlığı da gözüme çok fazla gelmişti. Titanyum arka kapağa karşın ağırlığının da çok fazla olacağını düşünüyordum.
Ama bu önyargılar sadece saati takana kadar sürdü. Saat cidden hafif, bu 904L çeliğin en önemli özelliklerinden birinin hafiflik olduğunu görmüş oldum. ( PO SDDS'den daha ağır.)
Saat hafifliğinin yanı sıra, gerçekten şık durdu. Çok fazla kalınlık estetik açıdan sıkıntı yaratmadı desem yeridir. Bu kadar hantal bir saatin bilekte bu kadar güzel duracağına asla inanmazdım. Tabi ki Submariner kadar güzel durmadı ama çok normal, SDDS kullanım amacı itibarıyla daha hantal olmak zorunda.
Dikkatimi çeken bir özellik de tarih göstergesinde çoğu Rolex'in aksine büyüteç olmamasıydı, belki de teknik kaygılar nedeni ile bu özelliği eklememeyi tercih etmişlerdir.
SDDS'nin liste fiyatı ise 11.000 CHF civarı. (Tam sayıyı hatırlayamıyorum)
Bu arada bence üzücü bir durum: Sea Dweller artık üretilmiyormuş. (1220 m WR olan model)
Bunlar saat ile ilgili izlenimlerimdi. Gelelim marka ile ilgili izlenimlerime.
Bunlar tamamen kendi fikirlerimdir, Efe ile bazı noktalarda uyuşmuyoruz. Sadece düşüncelerimi aktarıyorum.
Rolex gerçekten büyük bir marka. Horolojik açıdan inkar edilebilecek bir marka değil.
Ama markanın genel tavrı ciddi anlamda "ukala".
Belki bilirsiniz. Cebinize paranızı koyun. Rolex Daytona SS (çelik) almaya gidin.
Parayı masaya koyun,ama alamazsınız. Talep çok olduğu için sıra olduğunu söylerler. Ellerinde saat olmadığını söylerler.
Siz parayı peşin olarak liste fiyatı üzerinden ödersiniz, saatinizi birkaç ay sonra alırsınız. Gerçi birkaç yine iyi, eskiden bu süre dokuz aya kadar çıkıyormuş.
Ama saat o sırada dükkandaki kasada yatar kuzu kuzu. Dükkan sahibi "Artık şu adamın Daytona'sını verelim." der, sizi ararlar. Siz de koşarak gelirsiniz. Bir de yaplarlar adamı, "Piyasada yok, sizin için çok zor bulduk tiriviri...".
Bu sayede hem pazarlık edemezsiniz, hem de talep düşmez.
Daha vurucu bir örnek: Sosyetik, ünlü ve zengin bir hanımefendi. Adını söylesem herkes tanır.
Neyse, isimler önemli değil.
Hanımefendi baget taşlı leopar desenli altın bir Daytona beğeniyor katalogdan. Saat aslında stokta var bir tane, ama tabi ki yok deniliyor.
Saatin liste fiyatı 60.000 Euro. Hanımefendi saati çok beğeniyor. Parayı peşin ve pazarlıksız ödüyor. Çünkü saat adamların ellerinde olmadığı için pazarlık şansı yok. Parayı peşin ve liste fiyatı üzerinden vermezsen saati getiremezler. (!)
Neyse, saat üç ay kasada bekliyor. Bir gün dükkan sahibi artık diyor ki: "Şu hanımefendiyi arayalım da verelim saatini, daha fazla beklemesin."
Hanımefendiyi arıyorlar, ve sadece 1 saat içinde geliyor dükkana, saati alıp çıkıyor.
Bence bu müşteriye köpek muamelesi yapmaktır.
Bugün Efe Submariner'ın indirimli peşin fiyatını sordu. Satış temsilcisinin tepkisi, "Bugünkü peşin fiyatı mı soruyorsunuz?" oldu.
Çünkü stok durumuna göre yarın fiyat daha farklı olabilirmiş. Adım gibi eminim ki o dükkanda en az 5 tane yeşil bezelli Submariner vardır stokta. Bunun gibi durumlar alternatifleri (Zenith, IWC, Blancpain, JLC vs) olan bir markanın benim gözümde değerini düşürüyor.
Sonuç: Submariner gerçekten çok güzel bir saat. Ama Daytona'nın hala çirkin olduğunu düşünüyorum.