Gösterişçi tüketim motivasyonuyla yüksek saat satın alan kitlenin yanı sıra bir de saat meraklısı olarak tabir edilen bizler varız ki, pandemi ve yapılan “evde kal” çağrılarının yansıması bizlerde çok farklı oldu. Daha çok okuma yaptık, daha çok araştırdık ve bir kısmımız şimdiye kadar dikkatimizi çekmeyen/çekemeyen marka ve modeller hakkında bilgi sahibi oldu hatta yönelimleri değişti. Dönemin bana ilk faturası, önceden aklımda olmayan ama kullandığım 1.5 ayın sonunda iyi ki aldım dediğim bir model: Zenith Defy Classic Skeleton.
Zenith 1865 yılında İsviçre’nin Le Loce Şehri’nde kurulan ve kurulduğu yıldan bugüne fabrikasının yeri değişmeyen köklü bir saat üreticisi. Markanın sektördeki en önemli atılımı, 1969 yılında tarihteki ilk entegre otomatik kronograf mekanizmayı icat etmesi ve mekanizmanın entegre olmasının yanında yüksek frekansta (saatte 36000 vuruş=5Hz) çalışması. “İlk” anlamına gelen El Primero, günümüzde en başarılı kronograf mekanizmalar arasında yer alan ve Zenith’i saat meraklıları arasında saygıyla anılan bir yere taşıyan mekanizma ve serinin ismi. Ancak bu saygı, saat meraklılarının harekete geçmesi için her zaman yeterli olamayabiliyor. 9 yılda 5 CEO gören bir markadan bahsediyoruz!
Zenith El Primero 3019 Caliber kaynak:journal.hautehorlogerie.org
1999 yılında LVMH grubun Zenith’i satın almasıyla finansal olarak farklı bir çağın başlamasının yanında dönemin CEO’su Thierry Nataf’ın farklı fikirleri ve imza attığı bana göre ucube tasarımlarla marka, çalkantılı bir döneme başlamış oldu. Nataf dönemi sonrasında günümüzde Rolex’in başında olan Jean-Frederic Dufour ve Dufour’dan kısa bir süre sonra pozisyonu devralan Aldo Magada döneminde de Zenith için alarm zilini kapatabilecek işlere imza atılamadı. Bunun sonucunda, tanıtılan birçok yeni modelin üretim bantlarındaki ömürleri 2-3 yılı aşmadı.
2017 yılında LVMH’in saat bölümünün başındaki isim olan, Blancpain’ı direkten kurtaran, Hublot’u ise sıfırdan yaratıp yücelten Jean-Claude Biver, geçici olarak markanın başına geçti ve Zenith’te kapalı sistemin son bulduğu, LVMH grubunun arge ve pazarlama imkanlarının sonuna kadar kullanıldığı yeni bir dönem başlamış oldu. 2017’nin ikinci çeyreğinde Vacheron Constantin’de başarılı işler yapmış olan Julien Tornare, markanın dinamik yüzü olarak bayrağı Biver’den devraldı.
Julien Tornare
Julien Tornare, gözlemlediğim kadarıyla bugüne kadar çevresel değişkenleri en iyi değerlendiren ve sektörü en iyi okuyabilen Zenith Ceo’su. Mevcut koleksiyon ana hatlarıyla birbirinden ayrılmış; bununla birlikte psikografik ve davranışsal pazar bölümlendirmesi oldukça başarılı yapılmış durumda. Markanın mirasını daha iyi anlayabilmek için El Primero’nun yapımında çalışmış olan ustalarla bir araya gelen veya önceden kimsenin umursamadığı fabrikanın tavan arasında bulduğu bir prototipi günümüze başarıyla uyarlayabilen bir yönetici Julien.
Pandemi döneminde video konferans şeklinde gerçekleşen bir trwatchclub etkinliğinde Julien Tornare’ı dinleme ve sohbet etme imkanımız oldu. Julien’in markayla ilgili çok net bir çıkarımı var. Yenilikçi bir gelecek olmadan, güçlü bir geçmişin yeterli olamayacağını düşünüyor. Bu nedenle El Primero serisinde köklerine bağlı kalıp müşteri istek ve ihtiyaçlarına cevap verirken, Defy serisini markanın geleceği olarak görüyor. Bu noktada Zenith’e hep saygı duymuş ancak almak için yeterli motivasyonu bulamayan saat tutkunları için, Defy serisinin isabetli başlangıç olduğu tescillenmiş oluyor.
Defy; 1960’lı yılların sonunda ilk kez görücüye çıkan, Nataf döneminde bilim kurgu filmlerinden fırlamış bir kasayla yeniden tasarlanan ve kısa sürede kaybolan, 2017 yılında yeni kasa formuyla yeniden pazara sürülen bir seri. Mevcut tasarım, Royal Oak ve Nautilus gibi Gerald Genta tasarımları ile yükselen “lüks spor saat” kategorisinde, günlük kullanım için tasarlanmış bir model.
Güncel Defy’ların ilk örneği, Baselworld 2017’de tanıtılan ve sadece 10 adet üretilen Defy Lab, çok sayıda parçanın meydana getirdiği geleneksel eşapman sistemi yerine tek parça osilatör sistemiyle yüksek saatçilikte çığır açan bir mekanizmaya sahip. Bu mekanizma, günümüzde yüksek frekans olarak adlandırılan 5Hz mekanizmaların 3,6 kat hızında saatte 129600 vuruş (18Hz ) ile çalışıyor!
Zenith Defy Lab kaynak:monochrome-watches.com
İlk olarak Defy Lab modelinde kullanılan yenilikçi mekanizma, Baselworld 2019’da tanıtılan Defy Inventor seri üretime geçmiş durumda. 2017 yılında tanıtılan ve 50Hz hızında çalışan Defy 21 ise günümüzde en yüksek frekansta çalışan mekanik kronograf olma özelliği taşıyor. Satışta olan Defy 21 ve Defy Inventor modelleri 44mm çapındaki kasa ölçüleriyle kısıtlı sayıda saat severe hitap ederken Baselworld 2018’de tanıtılan komplikasyonsuz Defy Classic ve Defy Classic Skeleton, 41mm kasa çapı ile koleksiyonun boyut ve fiyat olarak en optimal modelleri konumunda.
Saatin özellikleri;
Model: Defy Classic Skeleton
Referans No: 95.9000.670/78.M9000
Kasa: Titanyum (Grade 5)
Arka Kapak: Safir Cam
Kadran: İskelet
Kasa Çapı: 41mm
Kasa Kalınlığı: 10.75mm
Su Geçirmezlik:100m
Mekanizma:Zenith Elite 670 SK
Cam: Safir
Bilezik: Titanyum (Grade 5)
Fonksiyonlar: Saat-dakika-saniye, gün göstergesi
Mekanizma
Elite 670, Zenith’in 1994 yılından bugüne kullandığı, güvenilir ve dayanıklı olarak bilinen 3 kollu otomatik bir mekanizma. SK, mekanizmada iskelet kadran için yapılan görsel modifikasyonu belirtiyor. Teorik olarak 50 saat güç rezervi bulunan mekanizmanın rezervinin kullanım sırasında 60 saate yakın bir sürede boşaldığını gözlemledim. Pozisyonlar arası sapma değerleri, ölçümlerime göre -1 ile +1,5 saniye arasında seyrediyor. Koldan çıkarıldığında bırakılan pozisyona göre saatin günlük sapmasını sıfırlamak mümkün. İskelet mekanizmanın saat 10 yönündeki mavi-mor renkli yıldız şeklindeki çarkı, izlemesi keyif veren, ince düşünülmüş bir detay. Genelde ters durmasıyla metalci adamın yüzünü güldüren yıldız şeklindeki rotor, Rolex ve ETA’lara göre sesli, seramik rulman kullanan JLC ve IWC gibi mekanizmalardan sessiz çalışıyor. 2018 yılından itibaren üretilen Zenith 670’lerde manyetik alan koruması için silicon escape wheel kullanılmakta. Hızlı ayarlanabilen tarih çarkının her iki yöne hareket edebilmesi ise pratik bir özellik.
Kasa ve Kadran
Defy Classic, Genta’nın açtığı yoldan ilerleyen bir tasarım. Entegre bilezik/kayış yapısıyla Royal Oak’a göz kırpan Defy Classic, ince bezeli ve akıllıca tasarlanmış kadranı ile özgün olmayı başarıyor. Kasa materyalinde dayanıklı olarak bilinen Grade 5 titanyum kullanılmış durumda. Titanyum saatlerde yaygın olarak kullanılan ve kolay işlenebilen Grade 2, çizilmeye dayanıksız ve yumuşak bir malzeme iken Grade 5 titanyum sert ve çizilmeye dayanıklı bir materyal. Titanyumun hafifliği ve hipoalerjenik özelliği de saati kullanmayı oldukça kolaylaştırıyor. Tam bir parmak izi mıknatısı olan kasadaki satinajlı ve polisajlı kısımların işçiliği oldukça üst düzey. Bu noktada LVMH grubun Hublot ve Zenith için titanyum kasaları aynı hatta ürettiğini düşünüyorum. Zira tasarımın yanında işçilik olarak Hublot Big Bang Integral ve Zenith Defy Classic, tesadüf olamayacak kadar benzerlik gösteriyor.
Kasanın su geçirmezlik değeri 100m olarak ayarlanmış ancak tepenin vidalı olmaması bu konuda rahat davranmamı engelliyor. Vardır bir bildikleri vardır diye düşünüp takılmıyorum… Kasanın safir cam olan arka kapağı, mekanizmayı izlemeyi mümkün kılıyor. Ama itiraf edeyim, mekanizmayı kadrandan izlemek daha keyifli
Standart mekanizmaların sergilendiği iskelet tasarımların sıradan ve ucuz göründüğünü düşünürüm. İskelet tasarım benim için, Richard Mille, Roger Dubuis Excalibur ya da Audemars Piguet 15407st gibi mekanizmanın transparan görünüm için tasarlanması anlamına geliyor. Neyse ki Defy Classic Skeleton’da mekanizmanın üzerinde görünen iskelet kadran tasarımı, simetrik yapısı ve detaylı işçiliği ile durumu kurtarıp seyir keyfi yüksek bir görüntü sunuyor. Dolayısıyla Defy Classic Skeleton modelinin parladığı nokta, akıl dolu kadran tasarımı denebilir. Koyu mavi olan chapter ring, saati metal yığını görünümünden uzaklaştırıp hoş bir kontrast verirken ustalıkla konumlandırılmış tarih çarkı ve tarih penceresi, bütünlüğe katkı sağlıyor. Kol ve indislerde kullanılan luminova, çoğu diver saatteki kadar ışıldamıyor ancak uzun süreli okunabilirlik için yeterli düzeyde. Düz olan saatin camında içten antirefle uygulaması mevcut. Darbelere karşı savunmasız olan dıştan uygulanan antireflektif kaplamanın olmaması benim için olumlu bir özellik.
Kullanım/Konfor
Defy Classic, 41mm kasa çapında, oldukça kısa boynuzlara sahip bir tasarım. Neredeyse dümdüz olan arka kapak, kasanın bileğe tam olarak oturmasını ve saatin oldukça konforlu durmasını sağlıyor. 10,75mm olarak ölçülen kalınlık değeri, manşetlerde sorun yaratmazken saate dengeli bir görünüm kazandırıyor. Defy Classic Skeleton, bir süre misafirim olan Kerem Abi’nin Reverso’su ile birlikte kullandığım en rahat saat. Hafifliğine rağmen bilekte kendini hissettirmesi, kasa ve bilezik yapısıyla sağladığı konfor oldukça üst düzey. Ancak belirtmeliyim ki bu hafiflik, her saat severin tercih edeceği bir husus değil.
Bilezik
Defy Classic serisi; metal bilezik, kauçuk astarlı deri ve kauçuk kayış opsiyonlarıyla satışa sunuluyor. Yarattığı kontrast ve şık görünümünden dolayı deri kayışlı versiyona niyetlenmiş, sonradan deri kayış alırım diye düşünüp titanyum bilezikli versiyonda karar kılmıştım. İyi ki öyle yapmışım! Saatin titanyum bileziği, bugüne kadar kullandığım/denediğim en konforlu metal bileziklerden biri. İncelen yapısı ve kelebek tokası ile bileği tam olması gerektiği gibi sarıyor. Luxury sports watch kategorisindeki diğer saatler gibi Defy Classic’te bilezikte ince ayar mevcut değil ancak baklalar endüstri standardına göre neredeyse yarım bakla büyüklüğünde olduğundan bileziğin boyutu ile ilgili herhangi bir sorun yaşayan olacağını sanmıyorum. Polisaj ve satinajlı yüzeylerin birlikte kullanımıyla, bilezik ışığı çok güzel yakalıyor.
Saatin kutusu, ayrı bir parantezi hak edecek kadar güzel tasarlanmış. Kutunun içindeki bölmenin kaldırılmasıyla usb ve silme bezinin olduğu katmana ulaşılıyor. Bu katmanda saatin durduğu bölme kapanarak şık bir seyahat kutusuna dönüşebiliyor.
Saat bana eski tip ahşap Zenith kutusu ile ulaşmıştı. Bunun üzerine Zenith’e durumu anlatan bir e-posta gönderdim ve kısa sürede Konyalı Saat Satış ve Pazarlama Direktörü Ömer Bey bana dönüş yaparak yeni kutulardan ulaştırdı. Bu güzel jest için Zenith’in dünya genelinde en uzun süredir çalıştığı resmi distribütör olan Konyalı Saat’e bir kez de buradan teşekkürlerimi sunarım. Hepimizin istediği saatlere sahip olması dileğiyle