Omega Seamaster 300M 007 Commander Kutu Açılışı
Gönderilme zamanı: 09 Haz 2020, 17:48Merhaba.
Kutu açılışı olarak yapmak isterdim ama son dönemlerde galiba “Beğendiğiniz saatlerde bugün” bölümüne post edip aklıma taktığım her saati aldığımdan sanırım çok sürpriz olmayacaktı sizlere
o yüzden direkt açtım gitti…
Kendi param ile ilk marka saatimi 2000 yılında Heuer Carrera alarak saat konusundaki çıtamı Casio ve Swatchlardan sonra bir tık yukarı taşımıştım. Sonra aldığım Frederique Constant Healey Chrono ile de zevkimi almaya başladım saat konusunda. Ama hiçbir zaman çok saat meraklısı olmamıştım. Ne saatlere bakıyordum, ne de herhangi bir şey okuyordum. 2000 yılı ilk dönüm noktası ise, ikinci dönüm noktasında 2013 yılında müşterime dönüşecek arkadaşıma yazılım satmamdır. Satış günü bana baktı ve dedi ki “Faturanın 5000 USD eksik ödeyeceğim.” ve sonra telefonu eline aldı ve ünlü bir ikinci elciyi arayıp “Sana bir arkadaşımı gönderiyorum, ona bir tane Rolex Sub ver, berbat saat takıyor.” Dedi. Bir sonraki gün oraya gibi ikinci el de olsa Rolex Submariner Date sahibi oldum. Sonra gerçekten saatlere bakışım çok değişti. Hemen kısa bir süre sonra ikinci Rolex’im olan Sub two-tone’u aldım aynı yerden. Saat işi iyice kanıma girmişti. Biraz araştırmaya başladım ama neyi nerden araştıracağımı da bilmediğimden kısıtlı oldu bu araştırmalarım ama artık radarımda hep saatler vardı. Sanırım üçüncü dönüm noktam ise hem biraz bu hobime para ayırabileceğim hem de forumlara da zaman ayırabileceğim 2018 yılı oldu. Sonra bir anda peş peşe saatler almaya başladım. Sanırım 3ün saatim Batman’di. Sonrada hızla başka saatler geldi.
Fakat bir sorun vardı. Bir felsefe olmadan alıyordum. Beğendiğimi mi alıyordum yoksa trend olanları mı? ve fark ettim ki birçok saati fazla takmamaya başlamıştım. O dönemde bu forumla da tanışmıştım ve sanırım 2018 yılında ilk aile fotoğrafımı paylaşmıştım. Bu forumdan da çok şey öğreniyordum, görüyordum. Eğitmen oldu bir noktaya kadar. Sonra biraz daha saatleri ve anlamlarını, yaratılma sebeplerini araştırmaya başladım. O zaman neler almam gerektiği biraz daha ortaya çıkmaya başladı. Saatlerimin neredeyse hepsini değiştirmeye karar vermiştim. Tek tek neler sattım ve neler aldım diye burada anlatmayacağım, konu başlığı o değil ama bu saate nereden geldiğimi anlatmak için bunlara değinmek istiyorum. O zaman kadar trend saati bir an önce almak gibi kaygım varken bir anda tüm trend saatleri sildim gözümün önünden. Trendler ile karakterim paralel değildi. Kendimi, hobilerimi, yaşam tarzımı ortaya koyup ona göre yeniden saatler almaya kararı verdim. 2019da bir başka aile fotoğrafı koymuştum. Orada değişiklikler göze çarpıyordu. Fakat oradan da bir çok saat kalmadı artık Tüm aile belli bir sıra ile yenileniyor. Birkaç almak istediğim saatler var. Bu senen sonuna kadar onları da alabilirsem 2020de bir aile fotoğrafı koymuş olurum. Zaten sonra grail watchlarım kalmış olacak almak için ki onlar eminin yıllarımı alacaktır maddi ve beklenen sıralardan dolayı.
Daha önce Omega’dan 50inci yıl özel serisinden Speedmaster’ı almıştım. Çok kullanmasam da özel bir saatti. Ama ikinci bir omega hiç düşünmemiştim. Fakat deniz ve yelkene olan sevdam denizde düşünmeden kullanabileceğim bir saat almamı gerektiriyordu bu yeni bakış açıma göre. Tabi ki de Sub’ı kullanabilirdim ama nedense o kadar rahat kullanamıyordum. Daha önce aldığım yachtmaster kesinlikle bu işe yaramamıştı. En azında en az 20 metrelik bir yat alana kadar da yaramayacaktı sanırım. O yüzden onu da sattım. Denizde ve yelkende kullanırken de aynı zamanda yazın o cıvıl cıvıl yaz hayatına da uygun bir saat arıyordum. Uzun zamandır kararsızdım ve birden 007 commander’ı gördüm. Kadran ve bezel renkleri tam deniz için tasarlanmış. Adı da “commander”. Kaptan saati diyebiliriz E madem bende de kaptanlık var, almak lazımdı bu saati. Saati inceleyince istediğim gibi bir saat olduğuna karar verdim ama önceki yıllarda çıkmış olması, Omega’nın kasik limitlilerinden de olsa ortalıkta olmaması bir sorun idi. Endişelenmiştim. Şanslıydım ve buldum. Fakat deniz ve tekne formatında, yazlık hava ve rengarenk bir ortamda çelik kayış ile zaten kullanmak istemezdim ve üstüne hiç tarzım olmayana nato kayış vardı pakette ki bence saati öldürüyordu. Bu saate kırmızı rubber kayışın çok daha güzel duracağına inanıyordum. Hem saati daha ön plana çıkartacağına hem de daha yakışıklı olacağına inanıyordum. Bu saati aslında daha önce aldım ama size göstermeden önce kırmızı kayışın da gelmesini ve değiştirmeyi bekledim. Sanırım güzel bir kombin oldu ve uzun yıllar zevkle takıp koleksiyonumda tutacağım farklı bir saat oldu.
Saatler ile ilgili hala çok teknik bilgi kapasitesine sahip olmadığımdan teknik bir inceleme yapamayacağım size. Sadece görsel olarak çok hoşuma gitti ve 16.5cmlik bileğime de güzel oturduğuna inanıyorum. Umarım siz de beğenirsiniz.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Kutu açılışı olarak yapmak isterdim ama son dönemlerde galiba “Beğendiğiniz saatlerde bugün” bölümüne post edip aklıma taktığım her saati aldığımdan sanırım çok sürpriz olmayacaktı sizlere
o yüzden direkt açtım gitti…Kendi param ile ilk marka saatimi 2000 yılında Heuer Carrera alarak saat konusundaki çıtamı Casio ve Swatchlardan sonra bir tık yukarı taşımıştım. Sonra aldığım Frederique Constant Healey Chrono ile de zevkimi almaya başladım saat konusunda. Ama hiçbir zaman çok saat meraklısı olmamıştım. Ne saatlere bakıyordum, ne de herhangi bir şey okuyordum. 2000 yılı ilk dönüm noktası ise, ikinci dönüm noktasında 2013 yılında müşterime dönüşecek arkadaşıma yazılım satmamdır. Satış günü bana baktı ve dedi ki “Faturanın 5000 USD eksik ödeyeceğim.” ve sonra telefonu eline aldı ve ünlü bir ikinci elciyi arayıp “Sana bir arkadaşımı gönderiyorum, ona bir tane Rolex Sub ver, berbat saat takıyor.” Dedi. Bir sonraki gün oraya gibi ikinci el de olsa Rolex Submariner Date sahibi oldum. Sonra gerçekten saatlere bakışım çok değişti. Hemen kısa bir süre sonra ikinci Rolex’im olan Sub two-tone’u aldım aynı yerden. Saat işi iyice kanıma girmişti. Biraz araştırmaya başladım ama neyi nerden araştıracağımı da bilmediğimden kısıtlı oldu bu araştırmalarım ama artık radarımda hep saatler vardı. Sanırım üçüncü dönüm noktam ise hem biraz bu hobime para ayırabileceğim hem de forumlara da zaman ayırabileceğim 2018 yılı oldu. Sonra bir anda peş peşe saatler almaya başladım. Sanırım 3ün saatim Batman’di. Sonrada hızla başka saatler geldi.
Fakat bir sorun vardı. Bir felsefe olmadan alıyordum. Beğendiğimi mi alıyordum yoksa trend olanları mı? ve fark ettim ki birçok saati fazla takmamaya başlamıştım. O dönemde bu forumla da tanışmıştım ve sanırım 2018 yılında ilk aile fotoğrafımı paylaşmıştım. Bu forumdan da çok şey öğreniyordum, görüyordum. Eğitmen oldu bir noktaya kadar. Sonra biraz daha saatleri ve anlamlarını, yaratılma sebeplerini araştırmaya başladım. O zaman neler almam gerektiği biraz daha ortaya çıkmaya başladı. Saatlerimin neredeyse hepsini değiştirmeye karar vermiştim. Tek tek neler sattım ve neler aldım diye burada anlatmayacağım, konu başlığı o değil ama bu saate nereden geldiğimi anlatmak için bunlara değinmek istiyorum. O zaman kadar trend saati bir an önce almak gibi kaygım varken bir anda tüm trend saatleri sildim gözümün önünden. Trendler ile karakterim paralel değildi. Kendimi, hobilerimi, yaşam tarzımı ortaya koyup ona göre yeniden saatler almaya kararı verdim. 2019da bir başka aile fotoğrafı koymuştum. Orada değişiklikler göze çarpıyordu. Fakat oradan da bir çok saat kalmadı artık
Tüm aile belli bir sıra ile yenileniyor. Birkaç almak istediğim saatler var. Bu senen sonuna kadar onları da alabilirsem 2020de bir aile fotoğrafı koymuş olurum. Zaten sonra grail watchlarım kalmış olacak almak için ki onlar eminin yıllarımı alacaktır maddi ve beklenen sıralardan dolayı.Daha önce Omega’dan 50inci yıl özel serisinden Speedmaster’ı almıştım. Çok kullanmasam da özel bir saatti. Ama ikinci bir omega hiç düşünmemiştim. Fakat deniz ve yelkene olan sevdam denizde düşünmeden kullanabileceğim bir saat almamı gerektiriyordu bu yeni bakış açıma göre. Tabi ki de Sub’ı kullanabilirdim ama nedense o kadar rahat kullanamıyordum. Daha önce aldığım yachtmaster kesinlikle bu işe yaramamıştı. En azında en az 20 metrelik bir yat alana kadar da yaramayacaktı sanırım. O yüzden onu da sattım. Denizde ve yelkende kullanırken de aynı zamanda yazın o cıvıl cıvıl yaz hayatına da uygun bir saat arıyordum. Uzun zamandır kararsızdım ve birden 007 commander’ı gördüm. Kadran ve bezel renkleri tam deniz için tasarlanmış. Adı da “commander”. Kaptan saati diyebiliriz
E madem bende de kaptanlık var, almak lazımdı bu saati. Saati inceleyince istediğim gibi bir saat olduğuna karar verdim ama önceki yıllarda çıkmış olması, Omega’nın kasik limitlilerinden de olsa ortalıkta olmaması bir sorun idi. Endişelenmiştim. Şanslıydım ve buldum. Fakat deniz ve tekne formatında, yazlık hava ve rengarenk bir ortamda çelik kayış ile zaten kullanmak istemezdim ve üstüne hiç tarzım olmayana nato kayış vardı pakette ki bence saati öldürüyordu. Bu saate kırmızı rubber kayışın çok daha güzel duracağına inanıyordum. Hem saati daha ön plana çıkartacağına hem de daha yakışıklı olacağına inanıyordum. Bu saati aslında daha önce aldım ama size göstermeden önce kırmızı kayışın da gelmesini ve değiştirmeyi bekledim. Sanırım güzel bir kombin oldu ve uzun yıllar zevkle takıp koleksiyonumda tutacağım farklı bir saat oldu.Saatler ile ilgili hala çok teknik bilgi kapasitesine sahip olmadığımdan teknik bir inceleme yapamayacağım size. Sadece görsel olarak çok hoşuma gitti ve 16.5cmlik bileğime de güzel oturduğuna inanıyorum. Umarım siz de beğenirsiniz.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
