Merhabalar. Bu ilk mesajim.
Rolex'i herkes gibi ben de bilirdim ama daha teknik olarak markayi ogrenmem 2011-2012 senelerinde oldu. Oncesinde sadece saatlerle cok ilgisi olmayan kisiler kadar biliyordum. Hatta ben Rolex'i daha cok Patek Philippe tarzi saatler uretir diye tahmin ediyordum. Taa ki calistigim gemide kamaramda okudugum Esquire dergisinde Submariner 50. yil ozel seri (16610LV) modelinin fotografini gorene kadar... Ilk gordugumde ve fiyatini okudugumda inanin soyle dedim: "Yaw insanlar buna bu parayi mi veriyor?" Tasarim cok basit, donen bezel, celik bilezik. Ben hep deri kayisli Patek Philippe veya Maurice Lacroix tarzi modeller bekliyordum. Ondan sonra internet sitelerinden arastirdigim uzere anladim ki Rolex, sport saatler uretiyor. Ama modelleri gordukce hala kanim isinmamisti. Sitelerine girdim ciktim, girdim ciktim ve okudukca markaya karsi bir bagimlilik oldu ve Submariner'in en efsane model oldugunu ogrendim. Tum modeller arasinda daha cok GMT-Master II'yi begenmeme ragmen o Submariner'in yillarin verdigi kalitesi ve tasarimi ve dunyadaki taninirligi beni nefret ettigim Submariner'a daha da cok yaklastirdi. Heleki en son 2011 yilinda cikardiklari yesil dial, yesil bezel modelle iyice aklim gitti, tam bir Ingiliz yesili hastasi olarak. Ve bir sure sonra, o 1 sene once kamaramdaki dergide gordugumde dalga gectigim model ailesinden birini alma planlari yapmaya basladim.
Turkiye'deki fiyatlara baktigimda, onceden de tahmin ettigim uzere fiyatlar ucuk cikti. Ayni, motorlu tasitlarda odedigimiz tonlarca vergi gibi bunlarin da ustunde deli gibi vergi var demekki. Meslegim geregi senede birkac kere yurtdisi ziyareti yaptigim icin cesitli havaalanlariyla baglantiya gecip duty free fiyatlarini aldim. Cogu, fiyat vermesine ragmen bu model sadece Dubai Havaalani'nda mevcuttu. Yalniz gariptir ki Munich havaalanindaki fiyat Dubai'den ucuzdu. Ancak soyle de bir gelisme oldu. Ekim ayinin basinda Glasgow, Iskocya'dan bir is gorusmesi icin davet aldim ve vize hazirliklarina basladim. Oradaki yetkili saticilar ve ozel saticilar ile gorusmem sonucunda bu modelin orada hic olmadigini ogrendim. Hatta koca Birlesik Krallik'ta model yok deniyordu. Cok buyuk bir sanstir ki 28 Ekim aksami, yani ucaga binecegim gunun 1 gun oncesi, Edinburgh'taki bir dukkani aradigimda modelin ellerine 1 gun once geldigini ogrendim.
Glasgow'daki is gorusmemi yaptim. Olumlu sonuclandi. Ve gorusmeden cikar cikmaz, 2 saat yol katederek Edinburgh'a vardim ve dukkana girerken vitrinde yesili gordum ve o an cok sevincliydim. Cunku dukkanin kapanmasina yarim saat kala varmistim, yolda endiselenerek. Ve o gun, gezmek icin benim son gunumdu. Bekleme listesinde birkac kisi olmasina ragmen kimse deposit birakmadigi icin ve ben odemeyi yaptigim icin saati bana verdiler.
Anlayacaginiz kendime yeni isim icin hediye almis oldum. Bu benim ilk Rolex'im. Omur boyu da satmayi dusunmuyorum, cunku bu yesil olan bence tarihe gececek bir model, ayni zamanda tam bir Ingiliz yesili hastasiyimdir.
Fotograf cekmekten cok anlamadigim icin cektigim fotograflarin kalitesi iyi degil. Kusura bakmayin artik.
Merak edenler icin de soyleyeyim. Bundan once Seiko'nun ilk cikardigi Kinetic'lerinden birini kullaniyordum.
O gun dukkanda saatimi alirken, anneme de bir hediye alayim dedim ve ona da Raymond Weil Emonia celik-altin ve 8 pirlantali olan modelden aldim. Onun da fotograflarini paylasmak istedim.
Yorumlariniz icin simdiden tesekkur ederim. Istedigi saati almak icin planlar yapan herkesin hedeflerine ulasmasini dilerim.
Annemin Raymond Weil'i;