Descartes'in meşhur "düşünüyorum eleyse varım" (cogito ergo sum) sözünün temelinde aslında "şüphe duymak" vardır. Rahmetli her şeyden şüphe duyarak başlamış işe. Hatta işi o kadar ileri boyuta getirmiş ki o dönem kimsenin cesaret edemediği bir şeyi yapmış, matematikten de şüphe duymuş..
Felsefede ve bilgi kuramında iki tür bilgi vardır: a priori ve a posteriori. "A posteriori" bir gözleme, deneye ya da tecrübeye dayanan ve sonradan edinilen bilgidir. Örneğin atom bombasının geliştirilmesi, uzaya çıkılması vs. a posteriori bilgidir, fizik yasaları da öyle. "A priori" ise gözlem gerektirmeyen salt akılla elde edilebilen bilgidir. Örneğin tüm cüceler kısadır bilgisi a priori bilgidir. Pür matematik de a priori bilgidir. A priori olan şeyden kuşku duymak kendi aklından kuşku duymaktır. İşte Descartes bu cesareti göstermiştir, ya Tanrı bizimle kafa buluyorsa, her seferinde gerçeği bizden gizliyor, matematiği a priori gösteriyorsa diye düşünmüştür. Bu aşamaya geldikten sonra başka neyden şüphe duyabilirim diye düşünmüş ve aklına şüphe ettiğinden şüphe duyamayacağı gerçeği gelmiştir. Şüphe duyduğumdan şüphe edemem, zira o zaman şüphe duymuş olmam. Şüphe duyduğumdan şüphe duyamadığıma göre şüphe duyduğum bir gerçektir. Şüphe duymak da düşünmektir. Başta "şüphe duyuyorum o halde varım" demiştir sonra şüphe duymanın bir düşünme edimi olduğundan hareketle "düşünüyorum o halde varım" noktasına gelmiştir.
mucadeleci yazdı:Bilgilendirme için teşekkürler dostum

Amerikalılar gitmediler o zaman 1969da aya

O bilgi a posteriori bilgidir, hatta a posteriori bile değildir, o halde şüphe duyabiliriz özgürce, bunun için kimse suçlayamaz bizleri..

Serkan'ın konusuna da şey ettik, affola..

"Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." - A. Einstein